İlkokulda bize Niğde’nin elmasıyla meşhur bir il olduğunu öğrettiler. Sert sulu ve tatlı misket elmalarıyla Niğde gerçekten haklı bir ün yapmıştı. Niğde’den kamyonlar Türkiye’nin her yerine elma taşıyor ve Niğde elması her yerde müşterisini buluyordu. Daha sonraları Isparta Karaman gibi yerler elma üretimine başladılar ve modern soğuk hava depoları ile dört mevsim elma satmaya başladılar. Elma üretiminin her yerde yaygınlaşması ile Niğde elmasının tahtı sarsıldı. Fakat başka yerlerde üretilen hiçbir elma Niğde elmasının kendine mahsus tadını yakalayamadı. İstanbul pazarlarında elma sattığım dönemlerden bildiğim kadarıyla hala elmanın hasından anlayanlar sert sulu içi kabarmayan Niğde elmasını tercih etmektedirler.

 

Daha sonra ovada ki birçok köy ve kasabada kuyuların açılmasıyla birlikte buğday arpa yetiştirilen yerlerde patates ekimine başlandı. Niğde elmanın yanında patates üretiminde de ülke çapında söz sahibi bir yer haline geldi. Fakat ne yazık ki Niğde dışında Adapazarı Ödemiş ve Nevşehir ve daha birçok yerde bu ürün yaygınlaşarak üretilmeye başlandı ve üretim sahaları artırıldı. Bu da patatesin elmayla aynı kaderi paylaşmasına yol açtı.

 

Şimdilerde ise patates ve elma Niğdeli çiftçinin kara bahtının kem talihinin türküsünü söyleyip duruyor. Depolar çillenen patateslerle dolu. İnsanların bin bir emekle ürettikleri patates ve elmalar çürümeyi bekliyor. Ve bu arada bu ürünlerle birlikte ümitler hayaller düşüncelerde çürüyor.

 

Şöyle bir etrafımıza baktığımızda Amerika’da Çin’de veya başka bir ülkede üretilen çoğu ürünü hayatımızın çoğu safhasında kullanıp duruyoruz. Neden bizim patatesimiz ve elmamızda sınır ötesinde pazarlar bulmasın neden başka ülkelerde kullanılmasın.  Dünyanın başka yerlerine bu ürünler pazarlanamaz mı diye sormadan duramıyor insan. Kısıtlı ihracat yerine başka pazarlar bulmak uluslar arası fuarlarda ürünlerimizi tanıtmak gerekiyor.  Gerekirse yerine bizde olmayan mallarla takas yaparak da bu ürünler elden çıkarılabilir. Örneğin Etiyopya’ya elma ve patates satıp yerine kahve alınabilir.

 

Bursa’nın kestanesi, Amasya’nın bamyası, Urfa’nın biberi, Kastamonu’nun sarımsağı, Afyon’un vişnesi, Anteb’in fıstığı, Ordu’nun fındığı, İzmir’in üzümü ucuzlayıp ayağa düşmezken Niğde’nin elması ve patatesi iki senede bir ucuzlayıp ayağa düşüyor. Tabi ki bunun sebebi üretim bolluğu arz talep dengesizliği ve aracıların açgözlülüğünden kaynaklanabilir.

 

Ne yazık ki biz Niğdeliler olarak elmanın tatlısını, reçelini, lokumunu yapıp ilimizden dışarı gidenlere meşhur Niğde elma cezeryesi meşhur Niğde elma tatlısı vb. gibi hediyeler olarak sunamadık. Aynısı patates içinde geçerli. Bursalılar kestane tatlısını Hataylılar kabak tatlısını Antepliler fıstıklı tatlılarını satarken biz Niğdeliler bir elma tatlısı bir patates tatlısını pazarlayamadık.

 

Niğde’nin tarıma dayanan ekonomisinde tarımsal faaliyetlerin en önemli kolları patates ve elma üretimidir. Bu iki üründe yaşanan sıkıntılar şehrin tüm ekonomik ahengini bozmaktadır. Patates para etmeyince diğer iş kolları dahi iş yapamaz hale gelmektedir. Bunun için ya yeni ürünlerle ürün yelpazesi genişletilmeli ya da ekonominin bu iki ürüne bağlı kalmaması için farklı sektörler canlandırılmalıdır. Yoksa elma ve patateste bundan sonra yaşanacak her krizde şehrimiz yeniden sarsılmaya devam edecektir. İlimizin gurbete çıkmadan memleketinde geçinmeye çalışan insanları dahi belli bir zaman sonra geçinebilmek için gurbete çıkmaya başlayacak daha sonra ilimiz gittikçe küçülecektir.

Ya elma ve patatesin kaderi bizim kaderimiz olmaktan çıkarılmalı ya da bu ürünlere bir yol açılmalı yaşanan tıkanıklıklar giderilmelidir. Burada herkes taşın altına elini koymalı iyi niyetle atılan tüm adımlar desteklenmeli ve gereksiz eleştiri yerini yapıcı eylemlere bırakmalıdır.

 Sağda solda durmadan bu krizlerden bahis açarak kendine nüfuz sağlayıp itibar devşirmeye çalışmak ve felaket tellallığı yapmak yerine ortak bir akıl ile meseleler çözülmeye çalışılmalıdır. Çünkü bu mesele hepimizin ortak meselesi olup sınırlı bir kesimin meselesi değildir.

 

Ne yazık ki il içinde ve il dışında etkili olabilecek güçlü bir Niğde lobisinin eksikliği bu meselede bile kendini göstermektedir. Biz bir olmadan birbirimizi sevmeden birbirimize destek olmadan ve de birbirimizin ayağını kaydırmayı bırakmadan bir Niğde lobisinin oluşması mümkün değildir.