.

Bor ve Niğde, tarihi boyunca hayvancılıkla iç içe olan şehirlerdir.
Bu durum, bölgede deri işçiliğinin gelişmesini sağlamış ve debbağlığı önemli bir zanaat haline getirmiştir. Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine kadar Niğde ve  Bor’daki dabakhaneler, İstanbul’a kadar uzanan bir ticaret ağıyla önemli bir konumdaydı. Bor'da üretilen kara barut nakil esnasında meşin keselere konuluyor , bu meşinleri Bor dabakları karşılıyordu.
Esasında bu meslek buraya gelen Oğuz boyları ile Orta Asya'dan gelmişti ve binlerce yıldır kesintisiz bir şekilde devam ediyordu.
Ancak sanayileşme ve büyük fabrikaların yaygınlaşmasıyla bu geleneksel meslek zamanla yok olmaya yüz tuttu ve el zanaatı olmaktan çıkıp fabrikasyon hale geldi.

O yıllarda üretim kapasitesinin fazla olmasından dolayı ,civardan gelen tüccarların ham derileri toplaması Bor dabaklarının işini zorlaştırıyordu. Bu durum hammadde güçlüğüne yol açıyordu. İstanbul’dan gelen fermanlarla, Bor dabakları kendi ihtiyaçlarını gidermeden ham deri satışının yasaklanması gibi kısıtlamalar getirilmiştir.

Dabakhanelerde deri işleme süreci oldukça zahmetli ve aşamalı bir işti.
İlk aşamada,  getirilen ham deriler yumuşatılmak için su havuzlarında bekletilirdi. Ardından kılların temizlenmesi için kireçle muamele edilirdi. Bu işlem tamamlandıktan sonra deriler,  ocaklardan getirilen özel kireç ile daha uzun süreli bir işlemden geçirilirdi. Dabaklamada krom, bitkisel karışımlar ve çeşitli kimyasal maddeler kullanılırdı. Örneğin, ilk zamanlarda köpek necaseti bu iş için kullanılırken sonrasında bu sistem yerini daha modern yöntemlere bıraktı.

Yapılan çeşitli işlemlerden sonra deriler, tabaklama işlemine alınarak daha dayanıklı hale getirilirdi. Meşin ve sathiyan gibi farklı deri türleri elde edilirdi. Derilerden yapılan köseleler ise balyalar halinde İstanbul’a gönderilerek satılırdı. İşlenen deriler, güneşte kurutulur, ardından cilalanarak son haline getirilirdi. Özellikle Bor’un ünlü "kırmızı şahitiyan" derileri, İstanbul’daki saraç ve ayakkabıcı ustaları tarafından büyük rağbet görürdü. Bu deriler özel cehri boyalarıyla boyanırdı.

Bor’da dabakçılığın gelişmesinde dönemin idarecilerinin katkısı büyüktü. 1899 yılında Bor’a gelen Kaymakam Giritli Ali Kemal Bey, kasabanın ekonomik hayatını canlandırmak amacıyla çeşitli projeler geliştirmişti. Onun teşebbüsüyle, eski bir dabakhane yıkılarak yerine yeni ve daha modern bir yapı inşa edilmiştir. Bu dönemde, Bor’un dabakhanelerinde daha hijyenik ve verimli üretim yapılmaya başlanmıştır. Hatta bir şirket kurularak bu iş profesyonel hale getirilmiştir.

Bor’un dabakçılık alanındaki en önemli isimlerinden biri Halil Ataman’dır. Yeşil Bor Gazetesi’nin 23 Mart 1953 tarihli sayısında, Halil Ataman’dan alınan bilgilerde, Bor’un çevresindeki kasabalarda dabakhanelerin bulunmadığı ve bu mesleğin Bor’a has olduğu vurgulanmıştır.

Halil Ataman, Almanya’da eğitim almış ve öğrendiği modern dabakçılık tekniklerini Bor’a getirmiştir. Daha sonrasında Mehmet Sepici Filistin’e yaptığı seyahatle yeni teknikler öğrenmiş ve Bor’daki ustalara öğretmiştir. Onun katkılarıyla, Bor’daki dabakhanelerde daha verimli üretim yapılmaya başlanmıştır.

Dabakhaneler, zamanla şehir içindeki yerleşim alanlarını rahatsız ettiğinden, Acıgöl mevkiine taşınmıştır. Bugün Bor salı pazarının kurulduğu yerde eski dabakhaneden bir Tabakhane Camisi hatıra olarak kalmıştır. Daha büyük sanayi tesislerinin kurulmasıyla geleneksel el işçiliği yerini makinelerle yapılan üretime bırakmış, küçük atölyeler kapanmıştır.

Ancak dabakçılık Bor’da tamamen sona ermemiştir. Günümüzde bu gelenek, Bor Deri Organize Sanayi Bölgesi'nde modern tekniklerle devam etmektedir. Artık sanayi tipi üretimle, daha geniş ölçekte deri işlenmekte ve ülke çapında satışa sunulmaktadır.

Bugün Bor’daki eski dabakhanelerden geriye çok az şey kalmış olsa da, bu meslek bir zamanlar şehrin en önemli geçim kaynaklarından biriydi. Kaymakam Kemal Bey’in destekleri, Halil Ataman’ın modern teknikleri Bor’a getirmesi ve Acıgöl mevkiine taşınma süreci, Bor’un deri işçiliğinde neden önemli bir merkez haline geldiğinin göstergeleriydi.

Bor her anlamda dericiliğin şehriydi. Örneğin, Dabakların oynadığı ve sadece dabaklara özgü olan tuluk oyunu ülkemizde sadece Bor'da oynanmaktadır.

Bor, bugün de deri üretimindeki varlığını Bor Deri Organize Sanayi Bölgesi ile sürdürerek, geçmişten gelen bu mirası modern sanayiye uyarlamış ve deri sektöründeki konumunu korumuştur.