Dört beş yaşlarındaydım. Kayardı bağlarında Nurettin Bayhan’ın meşk ortamında üstadın dizinin dibinde dolaşıyordum. Üstadın saza vuruşu, tezeneyi tutuşu ve avazını salışı bir şiir gibi karşımdaydı. O zamanki insanların mütevvekkil çehreleri sanki üstüme samimiyet bulutları yağdırıyordu. O yıllarda gerçekten herşey çok güzeldi. Niğde'nin şimdi birer fotoğraf karesinde kalan bu sahneleri, hatıralarımın resmi geçitlerinde bir bir canlanıyor gözümün önünde…
Evet; çocukluğum bu büyülü atmosferde geçti. Nurettin Bayhan'ın, sazlarını dut ağacını oyarak kendi imal ettiğini söylediklerinde çok şaşırmıştım. En halis Niğde türküleri, Bayhan’ın dost meclislerinde kulağıma girmiştir.
O vakitler ve daha önceleri Niğde'ye yaz aylarında dönemin meşhur sanatçıları gelirdi. Radyo sanatçısı Nurettin Çamlıdağ, askerliğini Niğde’de yaparken Nurettin Bayhan’dan türküler derlemiş ve radyolarda okunmasını sağlayarak Niğde’yi ulusal çapta tanıtmıştı.
Böylelikle dışa açılan Niğde, turne sezonlarında nice sanatçılar ağırladı. İncesaz erbabı Çamardılı üç kardeşler de Sihirli Tef namıyla dönemin meşhurlarının arkasında çaldılar.
Günümüze geldiğimizde ise geleneksel müziğimizin dejenere olduğunu görüyoruz. Evet; Niğdemizin başka türküsü yokmuş gibi bir Niğde Bağları’dır gidiyor, türküyü kırk şekle çevirdiler, herkes dilediği gibi sündürüyor, Niğde sokakları Ankara pavyonlarından kopup gelen zırıltılar ve pespaye farfaralar altında inliyor. Olması gerekenden 2 kat hızlı icra edilen türküler, Apaçi dansına evrilen geleneksel oyunlar, internet fenomeni teyzeler, bu ritimlere ayak uydurmaya çalışan serhoş dayılar… Halbuki bundan 20-25 sene öncesi eski Niğde türküleri; İlhan Sancaktaroğlu, Mümin Beklen, Ziya Özdağ gibi mahalli sanatçılarımız tarafından otantik tavırla çalınıp okunur, düğünde dernekte; maydanoz çapalar gibi değil, ritme uyarak vakur bir edayla oynanırdı.
Niğde’nin ziyadesiyle değer verilmesi gereken insanlarının kıymetini bilmeme alışkanlığımız devam ediyor. Örneğin; Niğde’nin gözbebeği, babası, dedesi Ali Ercan’ın değerinin farkında mıyız?
Hiç unutmam birgün; Ali Emmi, Allah selâmet versin, İstanbul Emitt Fuarında koluma girdi. “Guzum vakıt girdi, mescide gidek ikindiyi gılak dedi”. Fuarı baştan sona gezerek mescide doğru ilerlerken hemen hemen tüm ziyaretçilerin bakışları üzerimizdeydi. Hatta stantlardan koşup gelen vali, kaymakam ve belediye başkanları Ercan’ın halini hatırını soruyor, ziyaretçiler de elini öpüyorlardı. Ali Ercan sadece Niğde’de değil tüm Türkiye’de tanınıyor ve seviliyordu. Yaşarken kıymetini bilip baş tacı etmemiz gerekenlerin son temsilcilerinden olan Ercan’ın adı, yaşarken bir sokağa verilmeli, hatta ileride heykeli dikilmek üzere yüzünün kalıbı alınmalıdır.
Esasında Niğde, müzik anlamında değerli bir birikime sahip. Üniversitede hem müzik öğretmenliği, hem konservatuvar, hem de müzikoloji bölümleri, buna ilaveten bir de Güzel Sanatlar Lisesi var. Ayrıca çevre illerde bir tane dahi müzik okulu yokken, Niğde şehir merkezinde 7 adet müzik okulu hizmet veriyor. Böylesine müziğe sevdalı, müziğe susamış bir memlekette neden festivaller, konserler, resitaller organize edilmez?
Yeni kuşak müzisyenlerin en yeteneklilerinden Çağdaş Özmen ve Perküsyon icrasının Türkiye’deki önemli temsilcilerinden Barlas Kızılöz, yıllar boyu ünlü sanatçılarla Türkiye turnelerine çıktılar. Bir günden bir güne Niğde’den konser talebi gelmediğinden yakındılar. O vakitler Niğde’de düzenlenen etkinlik ve konserlerde, toplumda pek karşılığı olmayan türkücü/şarkıcılar ile idare edildi.
Perküsyon üstadı Barlas Kızılöz, geçtiğimiz yıl İzmir’den Niğde’de gelip yaz kış Kayardı’nda ikamet etmeye başladı. Bu müzisyenlerin varlığı Niğde için büyük şanstır.
Rahmetli Neşet Ertaş son konserlerinden birini Niğde’de vermişti…Çoşkunun tavan yaptığı, yanık bozlakların Melendiz dağlarında yankılandığı konser sonunda Neşet Usta ne yazık ki organizasyon karmaşası yüzünden parasının bir kısmını alamamış ve şöyle demişti: “Canınız sağolsun, vaktında çok ekmağınızı yidim, varsın para eksik olsun”…Böylesine yüce gönüllüydü usta…nur içinde yatsın.
Memleketin en mâhir, en kıdemli bağlama üstadları ile billur sesli hanendeler hemen yanıbaşımızdaki Karanlıkdere köyündeki efsane düğünlerde çalıp çığırdıkları halde Niğde şehir merkezine uğramadan, VIP minibüslerine binip evlerine dönerler. Halbuki bu sanatçıların manejerleriyle konuşulur ve bir gün daha kalmaları sağlanıp konser organizasyonu yapılırsa, hem onlar 3-5 kuruş daha fazla kazanmış olur hem de canlı müziğe hasret Niğdelilerin kulağının pası silinir.
Geçtiğimiz yıllarda Fertek’te hizmete giren bir mekân son derece popüler olmuştu. Halil Sezai, Leman Sam, İsmail Altunsaray gibi ünlülerin canlı performansları sadece Niğdeli müzikseverleri değil, çevre illerden gelenlerin gönüllerini de şenlendirmişti. Üstelik dışarıdan gelenler ehliyeti kaptırmamak için bir gece de Niğde otellerinde konaklamış, ilimiz turizmine katkı sağlamışlardı.
Niğde'nin müzik coğrafyası, keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olarak karşımızda duruyor. Anahtar elimizde, yeter ki açabilelim.
Tüm hemşehrilerime sağlıklı ve mutlu bir yıl diliyorum.