Ne arayan olur, ne soran böyle günlerde…
Tesadüfen denk gelirsen arkadaş bildiklerine, yahu ben de tam seni arayacaktım, numaranı kaybetmişim filan derler. Çalmaz hiç telefonun. Çalmaz ama, faturası gelir. O hiç sekmez. Unutmak istersin her şeyi… Devlet seni unutmaz. Belediye de. Şarapnel gibi yağar faturalar, suratına suratına. Doğalgaz, elektrik, su. Salvo. Kafanı çıkaramazsın. Ev sahibi var bi de. Ondan sıyırsan, apartman yöneticisi var. Çünkü aidat diye bi şey var. Bankta yatmıyorsun. E Suriyeli değilsin ki, masraflarını hükümetimiz ödesin. Şunu fark edersin aniden. Dank eder. Çalışırken, bir ay 30 gündür, aheste akar. İşsizken, bir ay adeta 3 gün. O kadar çabuk gelir aidatlar, faturalar. Ya da sana öyle gelir. Ve, bi de şunu fark edersin… Bi toplum var, işinde gücünde. Bi de sen varsın. Sen dışardasın. Sana ihtiyaç yok. Baksana, sen olmadan da devam ediyorlar hayatlarına. Hatta, eskisinden daha neşeli bile oldukları söylenebilir. Sen hariç, herkes gülümsüyor sanki. Amaann, abartma. Yemek ye biraz. Lokmaları kolay yuttuğun söylenemese de, ye… Yaşadığını hissedersin en azından. Aslına bakarsan, işsiz güçsüzken daha çok acıkıyor insan. Ya da ne bileyim, yemek yemek bile iş oluyor galiba, oyalanıyorsun. Belki de ondan. Oyalanma deyip geçme ha, ciddi iştir, mesaiye benzemez. Kalkarsın mesela sabah yataktan, vay canına! 24 saat var daha, 24 saat! Bu kadar uzuuun muydu bu 24 saat denilen hadise?
Öyleymiş meğer. Geçir geçirebilirsen. Nedendir bilmem, tuvalete gidince, sanki ilk defa görüyormuş gibi, sonuna kadar açarsın gözünü, kılcal damarlarını, gözbebeklerini incelersin aynada. Dilini falan çıkarıp bakarsın. Ulan, dilin rengi gri iyi mi… Hasta mısın yoksa? Yok, yok… Gereğinden fazla kendini dinlemeye başladın. İşin yok diye başına iş çıkarma, hastalık hastası olma. Tıraş ol. Bakımlı ol. Çalışıp evine bakamıyorsun, kendine bak bari… Televizyonu aç bi yandan, yemek tarifi veriyorlar, ona bak. Gerçi deli ediyor bu programlar beni. Bilene anlatıyorlar. İşi bilmiyorsan, işe yaramıyor. Sen yumurtayı çırpına kadar, o hamuru tutuyor, bi çay bardağı mı şeker koyacaktık, bi su bardağı mı, tuz ne kadardı, kaşığın ebatı neydi, Allah’ın cezası carcar konuşacağına versene şunu tekrar… Vermez. E-eeh! Kapat, çık dışarı. Arabayı alma sakın. Suyla çalışmıyor. Haybeye para yakma. Zaten, hanım ses çıkarmıyor ama, bulaşık makinesi de bozuk. Sen istediğin kadar salağa yat. Bozuk işte. İşsiz kaldığında sadece moralin bozulmaz biliyor musun… Evdeki bütün eşyalar aniden bozulur. Pusu kurar gibi sinsi sinsi beklerler, sen tam işten atılırsın, şak… Koro halinde bozulurlar. O hani reklamda çocuklarla saklambaç oynayan buzdolabı var ya, doğru o, canlı bunlar… Neyse, yürü. Gez biraz, elin cebinde. Açılırsın. Bak millet işe gidiyor. Medeniyet denilen bu artık zaten. Otomobillerde-otobüslerde yaşayan insanlar topluluğu. Sabah git, akşam dön, günde iki saatten, yılda bir ay ediyor. Her yıl ömrünün bir ayını yaşamadığın için mutlusun! Ayağına pranga bağlanan Kunta Kinte bile kaçmaya çalışıyordu; biz ise, gönüllü olarak girmeye çalışıyoruz o düzene… Vay be, lafa bak, lafa. Düşüne düşüne filozof mu oldun birader, sana ne? Bana ne ama, öyle. Peki peki, tamam, uzatma, kaç oldu saat? Daha anca öğlen… Akşama yıllar var be! Sakın gitme eve. Çocuk okuldan geldiğinde, boş bavul gibi otururken görmesin seni. Belli etmiyor ama, kahroluyor. Havanın kararmasını bekle en iyisi. Öbür çocukların babası işten ne zaman dönüyorsa, sen de o zaman dön. Ya o zamana kadar? Taksim’e git istersen. Gitmem. Niye? Çok genç işsiz var orda. Senin saçın başın ağarmış, hâlâ iş arıyorsun, sen bulsan, onlar açıkta, onlar bulsa, sen ayazdasın, kendine mi üzülücen, onlara mı üzülücen, gitmem daha iyi. Boğaz’a git bari, gemileri sayarsın. Sayması güzel de, sayıyorsun sayıyorsun, gemi gidiyor, sen kalıyorsun, o fena. Bi de şurası çok matrak… Dikkat et, işi olanlar restoranda oturuyor, sırtı boğaza dönük, işsiz olanlar bankta oturuyor, yüzü boğaza dönük… Ben boğazın yerinde olsam, sırtını dönenlerin yüzüne bile bakmam. Anlaşıldı, kendi kendine konuşmaya başladığına göre, kafayı yiyorsun sanırım. Gir bi kahveye, haber maber seyredersin. Bak ne diyor mesela spiker? “Fitch’in ardından Moody’s de ekonomimize süper not verdi sayın seyirciler, baş döndürücü hızla büyüyen ülkemizin kredi notu gene yükseldi” diyor. Şahane yahu.
*
Aslında not alsan bunları fena olmaz… Yarın öbür gün gazetede işe girersen, yazarsın belki bu not’ları.