“Adayımız Demirtaş” başlıklı yazım milliyetçi heyezanla aldığı yorumları bir kenara bırakıp kendilerini hala sol-demokrat hatta sosyalist soslarla ifade etme bedbahtlığına olanlara cevaben yazmak elzem oldu. Yazım safını bilmeyen, bilmek istemeyenleredir. Diğerleri üzerine alınmasın.
 
      Ülkemiz coğrafyası yeni bir seçim sath-ı mahaline girdi. 30 Mart yerel seçimlerinden sonra şimdi de Çankaya’ya kimin çıkacağına kitlendi. İktidar partisi sürpriz yapmadan kendi genel başkanının adaylığını açıkladı. Bunun karşısında zengin siyasetinin diğer veçhesi olan CHP ve MHP’nin oluşturduğu çatının altına sığınan DSP-DP-BTP ise çatıya uyan aday olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu belirledi.
 
      İktidar partisi ve adayına dair çok söze gerek yok. 2002′den bu yana ezilenlerin tüm kesimlerine dönük yürüttüğü saldırılarla, toplumsal kutuplaşmayı hedefleyen açıklamalarıyla, devletin tüm olanaklarını kullanarak üstünü örtmeye çalıştığı yolsuzluk ve soygun düzeniyle, son örneğini Soma’da gördüğümüz işçi katliamlarını fıtrata sığınarak açıklamaya çalışmasıyla vb. sayısız örneklerle yaşayarak tanıklık ettik, AKP’nin pratiğine. Halkımız boşuna demiyor “Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diye. AKP’nin son 12 yıl içinde yaşattıkları bundan sonra yaşatacaklarının teminatıdır.
 
       Yazımın omurgasını oluşturan meseleye gelir isek, kendini solda sunan, sosyal demokrasi ilkelerini hâkim kılacağını söyleyen, hatta utanmadan devrimcilikten dem vurarak ezilenler cephesinde bilinç bulanıklığı yaratan CHP’nin ikiyüzlü kadrolarının içler acısı hallerini görürüz.
 
        Öyle bir devrimcidir ki CHP kadroları, ezilen halklarımızın öfkesini kabardığı her dönemde statükonun bekası için onu mevcut sistemin sınırları içine hapsedip pasifize etmeyi varlık sebebi sayarlar. Alevi inancından halkımızın geçmişten bu yana yaşadığı katliamlardan dolayı duyduğu kaygıyı kullanarak kendine yedeklemenin adıdır CHP kadro olmak. Laikliğin kalesi olmakla övünürken, devlet dini yaratmayı görev edinen Diyanet İşleri Başkanlığı’na karşı sus pus olandır CHP. Kürt halkımızın anadilde eğitim talebine “anadil ülkeyi böler” diyendir CHP. Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, Gazi vb. katliamlarına dair yüzleşme ve hesap sorulması talepleri karşısında “o dönemin zorunluluğudur” diye bilecek kadar çok yüzlüdür CHP kadroları.
 
       Elbette bu gidişatları sürpriz değil, olsa olsa malumun ilanı olarak görülebilir. Ulus devletleşmesini sayısız katliamla sağlayan sömürgeci faşist sistemin kurucu partisi olmakla övünen bir anlayıştan medet umanların gerçekliğin duvarına çarpmak dışında bir alternatifi olmadığının/olamayacağının pratik görüngüsüdür yaşananlar.
 
       AKP’nin de CHP-MHP çatısının adayı olan “kiremit”in de ezilenlere sunacağı hiçbir alternatifi olamaz. Emperyalizme uşaklıkta, neoliberal politikaları uygulamakta birbiriyle yarışmaktır farkları. Ezilenlerin politik özgürlükler mücadelesini devlet terörüyle bastırmaya çalışmakta, kırk kartı mı kırk satır mı dayatmasıyla yaklaşmakta başta Kürt halkı, Aleviler ve diğer inanç topluluklarını yok saymakta, cins kırımına dönüşen kadın cinayetleri karşısında üç maymunu oynamakta, farklı cinsel yönelimlere yaşam alanı tanımamakta, işçi sınıfı ve emekçilerin yıkım saldırılarına karşı barınma hakkını savunanları, gençliğin taleplerini yok saymakta, yok birbirlerinden farkları.
 
      S. Demirtaş’ın adaylığı ile iki kötüden birine mecbur değiliz artık. Ezilen halklarımız alternatifsiz değil. Ülkemiz gerçekliğinin en demokratik siyasal yansıması olan HDP/HDK örgütlülüğü iller-bölgeler-genel merkezler üzerinden yürüttüğü tartışmalar ile tam bir mutabakatla adaylığa önerilen S.Demirtaş’ı küçük düşürme telaşında olanlar bu günden kendi adaylarının geleceksizliğini en iyi bilenlerdir.
 
      Ülkemiz iki seçenekli bir Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşayacak. AKP ve CHP-MHP çatısının karşısında S:Demirtaş halklarımızdan aldığı güç ve cüretle dimdik duracak. Diğer iki aday ırkçı-milliyetçi ve tekçi zihniyeti temsil ederken, Demirtaş, geleceğin özgür ülkesini temsil ediyor.
       Bir yanda AKP’siyle, CHP-MHP çatısıyla, zengin düzenin sürdürücüleri, diğer yanda geçmişten bu yana bedel ödemekten hiçbir zaman kaçınmayan, halkların eşitlik ve kardeşliğinden yana saf tutmuş, ezilen halklarımızla birlikte işçi sınıfı ve ezilenler adına politika yapmayı rehber edinen bizler varız.
 
      Evet, “duydunuz zilin sesini” saflar yeniden belirleniyor. Sınıfını bil. Safını seç.