Paketin hazırlanış biçimi, sunuluşu ve içeriği dikkate alındığında, AK Partisinin düşündüğü en son şeyin demokratikleşme olduğu anlaşılmakta. Bence paketin birinci önceliği ve amacı, AK Partisisin seçim stratejisini oluşturma temeli olmasıdır. AK Parti, bu paketle seçim sistemini değiştirmek istiyor. Adnan Menderes’in 1954 seçimlerinde uyguladığı senaryonun bir benzerini bu günlere uyarlamak istiyorlar. Böylece, yüzde 50 oyla meclisin yüzde 80′ini elinde tutmanın hayalini kurmaktalar. Bu amaçla, Menderes dönemindeki seçim sisteminin bir türevini hazırlama gayreti içindeler.
1950′lerdeki seçim sisteminde “vilayet bölgesi” esasına göre ülkemiz seçim coğrafyası olarak 64 bölgeye bölünmüştü. Bir vilayette çoğunluğu alan parti, o vilayetin bütün vekillerini alıyordu. Ülke barajının olmadığı bu dönemde bir parti yüksek oy alsa bile, o bölgede çoğunluğu alamadıkça hiç vekil çıkaramıyordu.
Bu seçim sisteminde, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) oyların yüzde 53,5′ini almasına karşın Meclis’teki vekillerin yüzde 83,7′sini kazanmıştı. Keza, 1954 seçimlerinde ise yüzde 57,6 oy oranıyla Meclis’in yüzde 92,7′sini almıştı.(*)
1954 seçimlerinde CHP ise ülke genelinde yüzde 35,3 oy oranına rağmen sadece 4 ilden vekil çıkarabilmiş, Meclis’te yüzde 5,7 ile temsil edilmişti. Aynı dönemde Meclis’e giren Cumhuriyetçi Millet Partisi ise Kırşehir’in 5 vekilini kazanmıştı. Ama bu durum, Menderes’i tatmin etmemişti. İki kanun değişikliği yapıp Kırşehir’i ilçe yapmış ve İnönü’nün memleketi Malatya’yı ikiye bölerek Adıyaman’ı il yapmıştı. Böylece “diğer yüzde 50′yi” de Meclis dışında bırakmaya çalışmıştı.
Şimdi AK parti kurmayları, Menderes dönemindeki sistemin bir benzerini hazırlıyor. Bunu, “barajlardan baraj beğenin” diye çeşitli versiyonlarla paketin içinde sundular:
a) Yüzde 5 baraj ve daraltılmış bölge olarak (5 vekile bir bölge olacak şekilde) 110 bölge,
b) Yüzde 0 baraj ve dar bölge ile (her vekile bir bölge) 550 bölge.
Böylece bu dar bölgelerde ya da daraltılmış bölgelerde çoğunluğu alacak olan parti, Meclis’te de mutlak çoğunluk sağlayacak. Üstelik bölgeleri de mevcut il sınırlarından bağımsız olarak AK parti belirleyecek. Mesela, farklı illere bağlı ilçeleri kendi isteğine bağlı olarak ortak bir seçim bölgesi yapacak. Böylece, kendi çoğunluğunun olduğu illere, ilçelere muhalif bölgeleri katarak rakiplerini eritecek, onların vekil çıkarmasını engelleyecek.
Eğer dar seçim sistemi ile 550 seçim bölgesinin tümünde bir parti kazanırsa, bütün vekilleri o parti çıkaracaktır. DP’nin 1954 seçim stratejisi gibi. 110 bölgeli diğer seçeneğin ise içeriği muğlak. Bu sistemde hem seçim barajı var, hem de Erdoğan’ın şimdilik dillendirmediği bölge barajı. Ayrıca daraltılmış bölgede oy çokluğu sağlayan partinin listesi komple mi kazanacak yoksa bugünkü gibi vekiller oy oranına göre mi dağılacak, belli değil. Ve daha önemlisi, “bölgeleri” hükümetin belirlemesi olasılığı… AKP, şimdiden ilçe sınırlarını değiştiriyor veya kendi taban yoğunluğuna göre yeni ilçe sınırları çiziyorken, “daraltılmış bölgeler ”in de benzer bir tarzda belirleneceğini tahmin etmek zor olmasa gerek.
Bu seçeneklerin hangisi olgunlaştırılıp uygulamaya konulursa konulsun, AK Partisi kendi çıkarına bir düzenlemeye dönüştürecektir. Böylece, DP’nin 1950′lerde yakaladığı Meclis çoğunluğunu sağlayacak bir 1954 senaryosu hazırlama peşinde olduklarını düşünmekteyim.
Şüphesiz paket, tek başına seçim sistemi düzenlemesinden ibaret değil. Özel okullarda Kürtçe eğitim, Köy isimlerinin değişimi; x, q, w harflerinde serbestlik; tekçi ve ırkçı andın kaldırılması da Kürt oylarına dolayısıyla seçimlere yönelik bir hale olarak değerlendirmekteyim. Ha keza pakette Alevi inancından halklarımıza dair bir düzenleme olmamasına rağmen Nevşehir Üniversitesi’ne Hacı Bektaş-i Veli adının verilecek olması, bir başka seçim yatırımı olarak değerlendirilebilir.
Yukarıda belirttiğim hususlar ve paket içerisindeki diğer başlıklar bütün olarak netice itibarıyla, yaklaşan ve bir biri ardına yapılacak olan yerel, cumhurbaşkanlığı ve genel seçim takvimine yönelik bir seçim yatırımıdır. AK Partisi’nin paketindeki bu değişikliklerin veya sözde düzenlemelerin, toplumsal yaşamda milyonların hayatını hemen ve doğrudan etkileyen bir işlevi ve özelliği yoktur. Paketin ambalaj süsü niyetine dâhil edilmiş gibi görünen maddelerde dâhil olmak üzere siyasal iktidarımız seçim sathı mealine kendi koyacağı kurallarla gidileceğini deklere etmiş bulunmakta.
Halklarımızın demokratik talep ve özlemlerine yanıt olmayan sadece ve sadece AK partisinin “sandık” marifetiyle kafesleyeceği “millet iradesi” adı altında mutlak bir Meclis çoğunluğu oluşturarak “AK” egemenliği kurma yolunda attığı “ileri” bir adım olarak değerlendirilmesi gereken “paket Adnan Menderes’in 1954 senaryosuna özenmekten başka bir şey değildir.
Siyasal iktidarın şaşa ile duyurusunu yaptığı bu son paket ve “paket tipi” tüm politikaları, emekçi halklarımızın birleşik mücadelesi ve iradesine sahip çıkma bilinciyle doğru orantılı olarak tuzla buz olacaktır. “İradesine” talip olduğu “millet” er geç “sandıkta” hayal edilen “AK egemenliği” sandığa gömecektir.
(*) Seçim rakamları için kaynak: Öfkeli Yıllar, Altan Öymen, s. 490