Ülkene ve Cumhuriyetine sahip çık!
Damat Ferit’in ilk işi İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir John Michael de Robeck’i ziyaret etmek olur. Yani Osmanlı İmparatorluğu’nun Sadrazamı, bir işgal devleti temsilcisinin ayağına gitmiştir.
Mustafa Kemal, İstanbul’un fiilî işgali üzerine millete şöyle seslenir: “… Bugün, İstanbul’u zorla işgal etmek suretiyle Osmanlı Devleti’nin yedi yüz senelik hayat ve hâkimiyetine son verildi. Yani bugün Türk milleti, medenî kabiliyetinin, hayat ve istiklâl hakkının ve bütün istikbalinin müdafaasına davet edildi.”
Damat Ferit hükümeti İngiliz baskıları karşısında Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi’ye birbirini tamamlayan beş fetva yayınlatır. Bu fetvalarda Kuva-yi Milliye, “eşkıya kuvvetleri” olarak vasıflandırılmakta ve “…ülkede savaşmaya ve vuruşmaya güç ve kudreti bulunan bütün Müslümanların halife ve Padişah’ın etrafında toplanmaları ve bunlarla mücadele edilmesi ile ilgili yapılacak çağrılara ve yayınlanan emirlere uyarak Kuva-yı Milliyeci denilen eşkıyalarla savaşmalarının dinî bir zorunluluk olduğu” bildirilmektedir.
İstanbul’un işgali üzerine Osmanlı Meclis-i Mebusan’ı 18 Mart 1920’de son toplantısını yapar ve çalışmalarına ara verme kararı alır. 11 Nisan 1920’de de Padişah iradesiyle feshedilir. Atatürk ve beraberindekilerin geri adım atacağını zanneden İngilizlere ve Damat Ferit’e en güzel cevap, Ankara’da verilir; 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılır...
İstanbul’un işgali esnasında baskından kurtulan son Osmanlı Meclisi’nin milletvekilleri ve de yeni seçilenlerle, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) dualar eşliğinde açılır. TBMM’nin ilk Meclis Başkanlığı’na Mustafa Kemal seçilir. Burada oluşturulan meclis ve hükûmet, Türkiye’nin yönetimini ele alır. Osmanlı Devleti’nin yetkileri ise sadece İstanbul ve civarıyla sınırlı kalacaktır…
Ankara’da Meclis coşkusu yaşanırken İstanbul’da Damat Ferit, başta Mustafa Kemal olmak üzere beraberindekileri de kapsayan idam fermanları çıkartır. Vahdettin hiç bekletmeden kararı imzalar; idam cezası ile de yetinmeyip Mustafa Kemal’in rütbesini yarbaylığa indirir. İhanetin son perdesi, saltanat uğruna acımasızca sergilenmektedir.
Tüm bu ihanetlere rağmen Türkün Millî Meclisi açılmış ve Cumhuriyet’in ilânına giden aydınlık yol görülmüştür. Ama öncelikle düşmanı Türk yurdundan bütünüyle atmak gerekmektedir. Bunun için tüm hazırlıklar sürdürülmektedir. Elbette o zafer günü çok uzakta değildir.
*
Sevgili gençler; Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’i size emanet etti!
TBMM kolay kurulmadı. Cumhuriyet’in sınırları kanla çizildi. Kısaca bu ülkeyi bu millet kucağında hazır bulmadı. Günümüzde halkın egemenliğini reddeden zihniyetin Gazi Meclis’i işlevsiz hâle getirme çabalarını ibretle izliyoruz. İstedik ki bu yazı dizisiyle Türk gençliğine geçmişin acı gerçeklerini bir kez daha hatırlatalım ve ülkelerine sahip çıkacak millî bilinci yeniden oluşturalım: Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ilelebet payidar kalması için ve şehitlerimizin ruhu için…
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
Ülkene ve Cumhuriyetine sahip çık!