12 Eylül darbesinden bu yana 34 yıl geçti. Yarattığı vahşet ve yıkımın sonuçları hala hükmünü sürdürmekte olup, oluşturduğu kurumlar hala varlığını sürdürüyor.
Asla unutmayacağımız ve her zaman hatırlayıp, hatırlatacağımız 12 Eylül askeri darbesinin gaddarlıklarının sadece on binlerce gözaltı, işkence, tutuklama, sürgün, idam olmadığını biliyoruz. 12 Eylül’ün hala bütün kurumları, anayasası, hukuku ve uygulamaları ile devam ettiğini; ABD’nin “bizim çocuklar” dediği paşaların, bizim gibi ülkelere dayatılan neo liberal ekonomi politikalarını daha rahat uygulanabilmesi için sermayenin lehine olabilecek bir siyasi gericiliği 12 Eylül darbesi vasıtasıyla tesis ettiklerini de biliyoruz.
Bildiğimiz bir şey daha var: Soldan yana ne varsa tank paletlerinin altında ezildi, devrimciler kuytularda kurşuna dizildi ve cezaevlerinde zulüm çekti. Kürtler Diyarbakır cezaevinde insanlık dışı uygulamalara maruz kaldı. İşçiler, emekçiler her türlü hakları elinden alınarak, sendikasızlaştırılarak sömürüldü. Kadınlar, gençler, öğrenciler, Aleviler, farklı etnik kimlikte olanlar ve bir bütün olarak toplum kışla disiplini altına alındı. Farklı cinsel tercihi olanların saçları sıfır numaraya vurulup İstanbul il sınırları dışına zorla çıkartıldı.
12 Eylülden bu güne geçen 34 senede iktidara gelen tüm siyasal partiler 12 Eylül kurumlarına, yargılamalarına ve yasalarına sahip çıktı. Çıkıyor… Son 12 yıldır iktidarda bulunan AK parti ve siyasal kadrolar da 12 Eylül hukukunu kendi hukuku yapma gayreti içindedir. Söylemlerindeki 12 Eylül karşıtlığı sahte olup, geniş emekçi yığınları maniple etmenin aracıdır. Bu yüzden 12 Eylül’den hesap soracağı ve onunla hesaplaşacağı iddiası AKP için tam anlamıyla boş bir söylemdir.
Kendisinin büyüdüğü ve geliştiği siyasal ve ekonomik zemini yaratan ve olgunlaştıran bir süreçten AKP’nin gerçek anlamda hesap sorması mümkün olamaz. AKP iktidarı birçok konuda olduğu gibi bu konuda da gözbağcılık yapıyor, el çabukluğu ile “12 Eylül’le hesaplaşıyoruz” havası yaratıyor. Başlatılan yargılamada 12 Eylül faşist cuntasının yaşayan iki üyesinin bile mahkemeye bir türlü çıkarılmadığı ortada. Üstelik yaşayan sorumlular sadece askeri konsey üyeleri ile sınırlı da değil.
Bugün AKP, 12 Eylül Anayasası ve kanunlarından, kurumlarından faydalanarak kendi iktidarını sürdürüyor. İçerde Kürt halkına karşı yürüttüğü, dışarıda Suriye’ye karşı planladığı savaş; kitlesel tutuklamalar ve davalar, emekçileri nefessiz bırakan sömürü ve baskı politikaları, en küçük bir demokratik muhalefete karşı hatta Beşiktaş’ın Çarşı gurubuna dahi gösterilen tahammülsüzlük orta yerdeyken ileri demokrasi masallarına artık yeter diyoruz.
AKP’nin “ileri demokrasisinin de”, Kürt sorununda ileri sürdüğü “açılım” politikaları da sahte olduğunun farkındayız 12 yıllık icraatlarıyla 12 Eylül kurumlarını nasıl sahiplendiğini başta YÖK olmak üzere eğitimde uygulamaya çalıştığı 4 4 4 sisteminin bir zorbalık, çocuklara ve ailelerine bir dayatma olduğunu ve 12 Eylül’ün bu alandaki uygulamalarından çok farkı bulunmadığını rahatlıkla görebiliyoruz O nedenle bugün 12 Eylül’e karşı olmak, AKP iktidarına da karşı olmakla eş anlamlıdır.
Biz Halkların Demokratik partisi Niğde örgütlülüğü olarak, 12 Eylül darbe Anayasası’nın bütün kurumları ve hukuku ile ortadan kaldırılması, darbeden ve darbe koşullarından mağdur olanların zararlarının tazmin edilmesi için de mücadele ediyoruz. Sadece göstermelik yargılamalar sonucu “cezalandırılan” iki cunta üyesinin değil, darbeye karar veren tüm komuta kademesinin ve dönemin tüm sorumlularının derhal insanlık suçu kapsamında yargılanıp cezalandırılmasını talep ediyoruz.
12 Eylül darbe hukukunun tüm mağdurlarının ve 12 Eylül’le hesaplaşma adına mücadele verenlerin onurlu gür sesi olmaya ve onlara sahip çıkmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz. Gerçeklerin üstünün örtülmesine göz yummayacağımız gibi 12 Eylülle hesaplaşmak için tüm mekanizmaları harekete geçirmenin boynumuzun borcu olduğunu kamuoyu önünde bir kez daha ilan ederek mücadelemizi kesintisiz devam ettireceğimizi belirtiriz.