Türkler anlamadıkları şeyleri sevdiler…
Onun için elli sene “İngiliz siyasetini” konuştular kahvehanelerde…
*
Demokrasi…
At sanıldı…
“Demir kırat geliyor” dediklerinde, saman çuvalını alıp istasyona koşanlar oldu… Anlamamışlardı ama beğenmişlerdi bir bakıma…
Başvekil indi trenden…
*
“Chorba” yazınca…
Müşteri doldu çorbacı, baktılar bizim şehriye çorbası sanki…
Anlasak ki o bildiğimiz dürüm, niçin kuyruğa girip “The dürüm”ü yiyelim?..
Anlaşılmaz isim koyacaksın tepeye; center, plaza, towers…
“Plazada” gezmek varken, kimse gidip de “çarşıda” gezmez…
*
İbadet dahi…
Oku oku anlama…
Anlamayınca, insan bakıyor ki nasıl da doğru…
Anladığın an, hoca kızıyor zaten; niye anladın?..
Onun için dinleyenler ağladığında Arap hoca sormuştu:
“Niye böyle için için ağlıyorlar, bu okuduğu ticaretle ilgili ya ebuş?..”
*
Geldim…
“Süreç”in ne olduğunu bilen var mı?..
Yok…
Beğenilmesi bundandır…
Son yoklamalara göre yüzde 47 civarında vatandaş “süreci” destekliyor…
Bu iki kişiden birisi eder ki, yoldan çevirin yüz kişiyi sorun, sürecin ne olduğunu bilen bir tek kişi çıkarsa ne olsun…
*
Bilmedikleri için beğendiler…
Bu iyi bir şey…
Demek ki ne olduğunu bilmiyorlar ama doğru buldular…
Anlamadıkları şeyi beğendikleri için de herkesin aşağı yukarı bir fikri vardır…
Sorun fikirlerini…
İki saat “ben olsam”ı dinleyin…
*
Sokak röportajında sordular:
“Devlet nedir?..”
En doğru cevaptı:
“Faydalı yani…”