İki tümen hâlinde, Gelibolu'ya gelen gençler, bir Anzak baskını sonucu şehit oldular. Bu nedenle bir sonraki yıl okul açılışında siyaha boyanan Darülfünun, 1921 yılında hiç mezun vermedi.
Çanakkale’de, Türk çocuğu yeri geldi cephede savaştı, yeri geldi istihbarat için haber taşıdı ve Türk askerine mermi götürdü. .
Azman Dede Ve Çocuk Mücahitler
Azman Dede Balıkesir İvrindi'nin Mallıca köyünden, 104 yaşında son gömdüğümüz Çanakkale gazisidir. Gençliğinde, iki metreyi aşkın boyundan dolayı ona “Azman” denmeye başlanmış, soyadı kanunu çıkınca da Azman soyadını almıştı. Azman dede ağır işitiyordu. Söz Çanakkale`ye geldiğinde o;
“Bir hücum sırasında bölük telef olmuştu. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı istediğimiz askerler geldi. Hepsi gencecik insanlardı. Ama içlerinde daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki, hemen dikkatimizi çekti. Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, sabah yapılacak olan süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular.
Yüzbaşı sordu;
—"Yavrum siz kimsiniz?" İçlerinden biri;
—"Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz vatan için ölmeye geldik!"diye cevap verdi. Onlar, bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlara;
—"Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Süngü böyle takılır. Düşmana şöyle saldırılır!.." diye, bir bir gösterdim. Siperlerin arkasında, ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik.
Ortalık hafif aydınlanınca düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu. Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyordu. Bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak parçaları havaya kalkıp siperlere düşüyordu. Mermiler üzerimizden ıslık çalarak geçiyordu.
Siperler toz, duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı bana:
—"Azman yandık!.." diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek sipere gelen çocuklar, sanki yumak gibi birbirine sarılmışlardı. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Savaşta panik olabilirdi. Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!..
“Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı.
Al sancağı teslim etti. Allah’a ısmarladı.
Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana.
Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana.”
Marş bitiyor hep birlikte yeniden başlıyorlardı. Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, gözleri yuvalarından fırlamış, dişler kenetlenmiş bekliyorlardı. Birden yüzbaşı "Hücum!.."diye bağırınca, o çocuklar kurulmuş yay gibi siperlerden fırlayıverdiler. Bir düşman makinelisi yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. O çocukları hiçbir zaman unutamadım, aklıma geldikçe ağlarım" der[1]. Galatasaray, Konya, İzmir, Kayseri liseleri 1915'te tek bir mezun veremedi. Çünkü tüm öğrencileri Çanakkale'de şehit oldu.
Çanakkale ve İstiklal Savaşı'na katılan çok sayıda çocuk, vatan savunmasında destan niteliğinde kahramanlık örnekleri sergileyerek, "Meçhul Çocuk Askerler" olarak Türk tarihinde ki yerini almıştır.
Tek Bacağıyla Savaştı
Çocuk askerlerden Mehmet ve İsmail, dilenci kılığına girip şehrin içinde cereyan eden olayları, düşman askerlerinin durumuyla ilgili bütün gelişmeleri Türk tarafına iletmeye giderken yakalandılar. Her türlü baskı ve işkencelere rağmen düşman askerlerine sır vermeyen bu iki afacan çocuk, serbest bırakıldıktan sonra arkalarından kalleşçe ateş açılması nedeniyle küçük Mehmet 4, İsmail ise 9 yerinden yaralandılar.
Mehmet, hastaneye kaldırılıp, operasyonla ayağı kesilerek hayatı kurtarıldığı halde İsmail hastanede şehit oldu. Bir ayağı kesilen Gazi Mehmet, sağlığına kavuştuktan sonra geri birliğine avdet ederek tek ayağıyla Milli Mücadelede yine görev aldı. Mehmet, bu andan itibaren daha hırslı, daha mücadele azmi içinde cepheden cepheye koşarken, bu haliyle bile vatanın kurtulmasına hizmet etmenin huzuru ve mutluluğunu yaşıyordu.
İşte bu karakter yapısıyla Türk Milleti, diğer milletlerden farklı olduğunu ortaya koymaktadır.