Gencecik bir üniversite öğrencisiydi ve televizyondan, “havai fişek” şenliğini(!) seyrediyordu.. Sunucuyu da inandırmışlar. “Cumhuriyetin 87. Yılının görkemli bir şekilde kutlandığını, İstanbul’un ışıl ışıl parladığını!!” anlatıyordu..
Üniversiteli genç kız, ekrana baktı, baktı...
“Cumhuriyetin içi boşaltıldıkça, havai fişeklerin patlatılma sayısı arttırılıyor!..” dedi..
Olay budur!.. Aslında “kutlanan” budur..
İstanbul vilayetinin mi, belediyenin mi düzenlediği “Cumhuriyet şenliklerinde” patlatılan havai fişekleri hayran hayran seyreden “Cumhuriyetçi laik” vatandaşlar neyin faturasını ödediklerini sezene kadar, “atı alan Üsküdar’ı da” çoktan geçmiş olacaktır..
Çankaya’da oturan zat, “cemaat tabanı” üzerinde doğum gününü kutlarken, eline eteğine düşmüş matbuata “Türkiye’nin bütün gerçeği burada. Bütün farklılıkları, renkleri, realitesi burada. Türkiye burada. Burası devletin yüzü” diye mesaj veriyor..! Türkiye Cumhuriyeti kurulurken “yüzü” tayin edilmiş ve “Millet yüzü Türk Milleti” olarak belirlenmiştir..
Çankaya’da oturan kişi, 2010’da “yüzü” tarif ederken “Farklılık, renk, vs..” diye kodlar yayıyor.. Kimdir kendileri?.. “Dağa taşa ne mutlu Türküm diyene” yazılmasından rahatsız olan zattır.. Davet ettikleri, “Türkiye’yi temsil ediyorlar”mış!..
Türkiye’nin “sanatçılarını” temsil eden kadroya bakın.. Metin Şentürk, Acun Ilıcalı ve Sibel Turnagöl... (Ahalinin gözleri görmez diye bildiği şarkıcı Metin Şentürk, Cumhurbaşkanı Gül’e, ‘Her geçen gün daha da gençleşiyorsunuz’ diyerek iltifat etmiş..! Kör bir kişinin, karşısındakinin fiziki durumunu aktarması, yağdanlık kriterlerinin Köşk davetindeki barometresinin işaretidir!!!)
Türkiye’nin PKK’lılarını temsil edenler, Atatürk’e beş vakit sövenlerini temsil edenler, Cumhuriyet’e aleni düşmanlar hep Çankaya Köşkü’nde, resepsiyon halvetindeydiler ve o rakımın tadı çıkarılıyordu..
İstanbul Valisi ya da Belediye Başkanı her ne hal ise, hangisinin organizasyonuysa.. Onlar da, işte o havai fişeklerini “Çankaya’nın yeni vizyonunu” selamlamak için patlatıyorlardı..
Bizler, geçen dönemde İlker Başbuğ’un zikzaklarına dayanamayıp, Genelkurmay davetlerine bile gitmeyi reddederken, Abdullah’ın vs’nin çağrısına mı koşacağız!!? (Bu arada, davete icabet eden Ce Ha Pe’li Ahmet Tan’a buradan tebriklerimi iletirim!!)
Adamlar resmen Mustafa Kemal’in yolundan gitmek isteyenleri, artık “karşı cepheden” ilan ediyorlar...
Kadıköy’de “Cumhuriyet Yürüyüşü”ne katılan onbinlerce vatandaşa “Topladıkları kalabalıkla Bağdat Caddesi’nde yürüyüş yaptılar; ancak halk dendiğinde akla gelecek topluluklarla bayramı kutlamadılar...” diyebiliyorlar.. Kafaya bak!!Bayrağını alıp sokağa çıkan halk “kalabalık!..” ama kömür torbasının, yem torbasının peşinde toplanan sürüler “benim vatandaşım!!”
Durum budur.. Bu durumu bilmek zorunda olanlar ise...
“Aaaa ne güzel, cumhuriyet kurulalı 87 yıl olmuş, maşallah maşallah!.. Bak, rengarenk havai fişeklerimiz de var. Hadi gidip kutlayalım!!” hamşoluğunda sokağa çıkıp bayrak sallayarak Atatürk’e, Cumhuriyete sahip olunacağını zanneden derin uykudaki yandaşlarımızdır...
“Vatanın bütün tersanelerine girildiğinin” en net işareti..
Ordunun generallerinin, ricat halinde(!) cepheyi terk etmeleri size bize çuvaldız gibi batmalıdır artık..!
- - - -