İktidar böyle bir yapıya yönelik operasyon başlattı. Başka çaresi de yoktu. Zira bölgede ikili bir otorite meydana getirilmişti. İşin ilgi çekici tarafı bir yandan KCK operasyonları yürütülürken diğer yandan Oslo ve İmralı ile görüşmelerin sürdürülmesidir. Yani İmralı’nın avukatlarının Öcalan’ın mesajlarını Kandil’e rahatça taşımasıdır.
Son operasyonlarla avukatlarla İmralı arasındaki ilişkilerin şifreleri de ortaya çıkmış bulunmaktadır. İmralı’nın avukatları vasıtasıyla verdiği 130 eylem talimatıyla 132 vatandaşın hayatını kaybettiği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu bağlamda avukatların Öcalan ile 56 görüşme yaptığı ve bunlara 40 farklı avukatın katıldığı saptanmış durumdadır. Bu görüşmelerin hiçbirinde Öcalan’la ilgili devam eden davaların gündeme gelmediği yetkililerce belirlenmiştir. Öcalan’la avukatların yaptığı görüşmelerde verilen eylem talimatlarının KCK Önderlik Komitesi tarafından ilk önce sohbet, daha sonra da talimat şeklinde yazıya döküldüğü, sonra da Kandil’e gönderildiği belirtiliyor.
KCK’ya yönelik düzenlenen operasyonla İmralı ile Kandil’in bağlantısı kesildi. Öcalan’ın katliam emirlerini ilettikleri tespit edilen avukatların yakalandığı açıklandı.
’KCK avukatları-İmralı-Kandil’ilişkileri sürer ve İmralı’nın talimatlarıyla yapılan eylemler sonucu 132 vatandaş hayatına kaybediyorken, hükümetin buna -bir anlamda- bilerek göz yumduğu anlaşılıyor.
BDP’li Demirtaş, şunları söylüyor: “KCK’nın ne olduğunu ve temsilcilerinin kimler olduğunu en iyi Başbakan bilir. Çünkü kendileriyle defalarca görüşme yaptı. İmralı’dan yazılan mektupları avukatları değil, Başbakan’ın bilgisi ve onayıyla devlet heyeti Kandil’e götürdü. İmralı’dan gelenler talimatsa eğer, postacısı, aracısı AKP’dir”.
Demirtaş’ın söyledikleri, Oslo’da yapıldığı iddia edilen görüşmelerdeki ifade edilenlerle birlikte ele alındığında çok da yanlış olmadığı anlaşılıyor.
MİT’ten Afet Güneş, Başbakanın talimatıyla Oslo’da yaptığı ve basına yansıyan ve yalanlanmayan görüşmelerde PKK’lılara şunları söylüyor: “Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı, dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı, yazışmanızı, çizişmenizi onlar üzerinden karşılıklı görüş teatinizde bulunmanızı sağlıyor” şeklindeki sözlerinin anlamı açıktır. Bunun daha da ilerisini yine o zaman Başbakanın ’özel temsilcisi’ ve ’müsteşar yardımcısı’ olan Hakan Fidan, bölücü örgüt temsilcilerine karşı şöyle ifade edecektir: “Geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu açılan özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri eski alışkanlıklarından hareketle daha fazla mevzi kazanalım, daha fazla örgütlenelim mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar hani tolere edebiliyorsunuz... İsim vererek şikayet edebileceğiniz şu adam düşmandır” diyebileceğiniz vali ve emniyet müdürü var mı?
Bizzat AKP iktidarı, ’Demokratik açılım yapıyor ve PKK’ya silah bıraktırıyoruz’söylemleri adı altında İmralı ve Kandil’in iletişimlerine ve eylemlerine özgürlük alanı açmıştır. DTK’nın ve KCK’nın örgütlenmesine göz yummuştur. Devlete ve millete karşı işlenen suçlara seyirci kalmış ve bir anlamda da yardımcı olmuştur. İşler kontrolden çıkıp, varılan mutabakat bozulunca da iktidar operasyon başlatmıştır. Başbakan Erdoğan, zamanında yapması gerekenleri yapmadığı gibi bölücü teröristlere de örgütlenmeleri için “özgürlük” alanı açmıştır. Bunca şehit verilmesine neden olmuştur. Hesap vermelidir!
Son operasyonlarla avukatlarla İmralı arasındaki ilişkilerin şifreleri de ortaya çıkmış bulunmaktadır. İmralı’nın avukatları vasıtasıyla verdiği 130 eylem talimatıyla 132 vatandaşın hayatını kaybettiği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu bağlamda avukatların Öcalan ile 56 görüşme yaptığı ve bunlara 40 farklı avukatın katıldığı saptanmış durumdadır. Bu görüşmelerin hiçbirinde Öcalan’la ilgili devam eden davaların gündeme gelmediği yetkililerce belirlenmiştir. Öcalan’la avukatların yaptığı görüşmelerde verilen eylem talimatlarının KCK Önderlik Komitesi tarafından ilk önce sohbet, daha sonra da talimat şeklinde yazıya döküldüğü, sonra da Kandil’e gönderildiği belirtiliyor.
KCK’ya yönelik düzenlenen operasyonla İmralı ile Kandil’in bağlantısı kesildi. Öcalan’ın katliam emirlerini ilettikleri tespit edilen avukatların yakalandığı açıklandı.
’KCK avukatları-İmralı-Kandil’ilişkileri sürer ve İmralı’nın talimatlarıyla yapılan eylemler sonucu 132 vatandaş hayatına kaybediyorken, hükümetin buna -bir anlamda- bilerek göz yumduğu anlaşılıyor.
BDP’li Demirtaş, şunları söylüyor: “KCK’nın ne olduğunu ve temsilcilerinin kimler olduğunu en iyi Başbakan bilir. Çünkü kendileriyle defalarca görüşme yaptı. İmralı’dan yazılan mektupları avukatları değil, Başbakan’ın bilgisi ve onayıyla devlet heyeti Kandil’e götürdü. İmralı’dan gelenler talimatsa eğer, postacısı, aracısı AKP’dir”.
Demirtaş’ın söyledikleri, Oslo’da yapıldığı iddia edilen görüşmelerdeki ifade edilenlerle birlikte ele alındığında çok da yanlış olmadığı anlaşılıyor.
MİT’ten Afet Güneş, Başbakanın talimatıyla Oslo’da yaptığı ve basına yansıyan ve yalanlanmayan görüşmelerde PKK’lılara şunları söylüyor: “Devlet size çok büyük bir fırsat yaratmış durumda. Sizin karşılıklı olarak birbirinizle iletişim sağlamanızı, dolaylı dahi olsa fikirlerinizi birbirinize yansıtmanızı, yazışmanızı, çizişmenizi onlar üzerinden karşılıklı görüş teatinizde bulunmanızı sağlıyor” şeklindeki sözlerinin anlamı açıktır. Bunun daha da ilerisini yine o zaman Başbakanın ’özel temsilcisi’ ve ’müsteşar yardımcısı’ olan Hakan Fidan, bölücü örgüt temsilcilerine karşı şöyle ifade edecektir: “Geliştirilen bir özgürlük alanı açıldı. Bu açılan özgürlük alanı içerisinde örgütün alt birimleri eski alışkanlıklarından hareketle daha fazla mevzi kazanalım, daha fazla örgütlenelim mantığı içerisinde. Bir noktaya kadar hani tolere edebiliyorsunuz... İsim vererek şikayet edebileceğiniz şu adam düşmandır” diyebileceğiniz vali ve emniyet müdürü var mı?
Bizzat AKP iktidarı, ’Demokratik açılım yapıyor ve PKK’ya silah bıraktırıyoruz’söylemleri adı altında İmralı ve Kandil’in iletişimlerine ve eylemlerine özgürlük alanı açmıştır. DTK’nın ve KCK’nın örgütlenmesine göz yummuştur. Devlete ve millete karşı işlenen suçlara seyirci kalmış ve bir anlamda da yardımcı olmuştur. İşler kontrolden çıkıp, varılan mutabakat bozulunca da iktidar operasyon başlatmıştır. Başbakan Erdoğan, zamanında yapması gerekenleri yapmadığı gibi bölücü teröristlere de örgütlenmeleri için “özgürlük” alanı açmıştır. Bunca şehit verilmesine neden olmuştur. Hesap vermelidir!