Dün mandacılığı savunanların torunları bugün ulusalcı kimlikte Atatürkçü maske altında iktidar için düne kadar karşı oldukları ABD ve İngiliz himayesini yeniden tercih eden dincilerle gizli ittifak içinde zehir kusuyorlar.
1919 Türkiye’sinde de bazı aydınlar ve dinciler, İngilizlerle işbirliği içindeydi. Mandacılığı savunuyorlardı. Bağımsızlık gibi bir düşünceleri yoktu. Onlar için vatan kavramı da yoktu.
Oysa; İngiliz siyaseti ABD ile birlikte yürütülmektedir.
Mütareke yıllarında; Ahrar Fırkasını kuran ve ademi merkeziyetçilik sistemini savunan İngiliz ajanı Prens Sebahattin’in hayali, bugün yeniden bazılarında hayat buluyor!
Yeni anayasa Başkanlık ve yarı başkanlık sistemi tartışmaları arasında; Yerel yönetimler reformu adı altında Türkiye’yi eyaletlere bölecek federasyona hazırlık girişimler de sürüyor.
Oslo’da mutabakata varılan konular hayata geçirilmeye çalışılıyor.
Yani başkanlık sistemi üzerinden eyaletleşmeyi tamamlamayarak, Türkiye’yi parçalamayı amaçlayan bu tehlikeli planla akıllarınca bölücülük meselesini böyle çözmek istiyorlar.
Yerel yönetimler reformu tasarısında; İl genel meclisi ve ilçe belediyelerinin kaldırılması ve her ilin sadece tek bir belediye başkanı ve tek bir yerel meclisle temsil edilmesi yer alıyor.
Tasarıda, Yerel meclislerin, sınırları kanunla belirlenmek şartıyla vergi ve harç koyma yetkileri olmalı. İçişleri bakanının görevden alma yetkisinin kaldırılarak bu yetkinin mahkeme ve seçimlerle yerel halkın iradesine bırakılması gereklidir. İçişleri Bakanlığı’ndan, emniyet ve jandarma birimlerini ayırarak bir İç Güvenlik Bakanlığı oluşturulması ve İçişleri Bakanlığı’nın doğrudan ve yalnızca yerel yönetimlerle ilişkilendirilmesi gerekmektedir. Bir yerel yönetim bakanlığı veya başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık kurulmalıdır, önerisi yer almaktadır.
Yapılan yasal düzenlemeler uzun süredir yapılmaktadır.
11 Aralık 2004: Eyaletin temeli, İktidar yetkilisi katıldığı bir televizyon programında atıldı. Türkiye’nin eyaletlere bölünebileceğini ilk kez burada açıklandı.
12 Haziran 2006: ABD’ye verilen eyaletleşme taahhüdünün ilk harcı Diyarbakır’da atıldı ve finansmanını AB’nin sağladığı Bölge İstinaf Mahkemesi’nin yapımına başlandı.
23 Kasım 2006: Avrupa Birliği’nin dayattığı federalizm, Kalkınma Ajanslarıyla devreye girdi. Avrupa’nın, Osmanlı’ya dayattığı federalizm, AKP tarafından “Kalkınma Ajansları” adı altında uygulamaya konuldu, Türkiye, bölgelere bölündü.
31 Mart 2007: ABD’ye verilmiş memorandumdaki eyaletleşme sözünün önemli bir aşaması gerçekleştirildi. Memorandumda Türkiye yetkilisine küreselleşmenin şehir devletleri demek olduğu kendisinin de bu yönde hareket etmesi halinde destekleneceği belirtiliyordu.
7 Eylül 2007: ABD’nin dayatması, Avrupa’nın parasıyla bölge istinaf mahkemeleri için “9 eyalet” merkezini seçti. İstanbul, Ankara, İzmir, Kayseri, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır’da kurulması planlanan istinaf mahkemeleri ABD’yi örnek alan Turgut Özal’ın hayalini kurduğu, ancak gerçekleştirmeye fırsat bulamadağı “9 eyalet” merkeziyle birebir örtüşüyordu.
10 Aralık 2010: Adalet Bakanı, müsteşar, genel müdürler ve daire başkanları ile birlikte ABD’ye gitti. ABD’li bir bakanlık yetkilisi, Türk yetkililerin ABD eyalet ve federal sistemini incelediklerini ima etti.
11 Temmuz 2012: Eyalet merkezi olarak da adlandırılan 15 bölge kuruldu, bu bölgelerin 11’inde 13 Bölgesel Ağır ceza Mahkemesi kurarak yargı ayağını da tamamladı.
Yani; Başkanlık Sistemi, ardından eyalet sistemini hayata geçirmek planı işliyor. Irakta etnik ve mezhepsel ayrışmayla işgali yapan ABD-İngiliz güçleri, benzer uygulamayı Suriye’de yapmaya çalışıyorlar. Her ülkeye aynı teknikte yapmıyorlar, kullandıkları metot farklı. Sıra da Türkiye var. 1919’larda Sevr ile dayatılmak istenen bölünmüş Anadolu coğrafyası özlemi işbirlikçi çevrelerce gerçekleştirilmek isteniyor.
ABD-İngiltere’nin istediği; Dünya ticaret örgütünün şehir devletçikleri projesi küçük devletçikler oluşturma çabasıdır. Bunu da öncelikle Balkanlar, Ortadoğu ve Kuzey Afrika da uygulamaya koydular. Arap baharı gerçekte BOP un uygulanmasıdır.
Şimdilerde dikkat edilirse; İngiliz ve sonrası ABD vesayetine ilişkin tarihi gerçekler ortada iken İngiliz ajanları deşifre olmanın şaşkınlığı içinde saldırıyorlar. Onlara göre, İngiliz ihaneti Türkiye üzerindeki vesayeti sinsiliği gözardı edilmeli.
Dincilerin hedef alması yetmiyormuş gibi bir de kendilerine ulusalcı Atatürkçü diyen bazı şarlatan maskeli gizli Amerikan, Fransız İngiliz ajanları ise duyarlı aydınları hedef alıyorlar.
Günün Söz; Akıllı insan fikir üretir, aptal insan ise bilgiden aydınlatmadan yarasa gibi kaçar.