Çanakkale savaşları esnasında İngiliz devlet adamı Churchill 'eÇanakkale’de neden başarısızlığa uğrandığı sorulduğunda Churchill; 
"Beyler! Biz Çanakkale’de Türklerle savaşmadık, Tanrıyla savaştık. Doğal olarak yenildik. Şu elimdeki kitabı görüyor musunuz? Bu, Müslümanların kitabı Kuran’dır. Bu kitabı Müslüman Türklerin elinden, dilinden ve gönlünden almadıkça biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp etmeli, Kuran’ı ortadan kaldırmalıyız. Veyahut Müslümanları ondan soğutmalıyız.” uyarısında bulunmuştur.
Ama Churchill’in ve onun gibilerin bilmedikleri bir başka şey ise Türk milletinin köklü bir devlet geleneğivegüçlü bir ordusu vardır.
 Anadolu insanınınYaratanı bir,  Peygamberleri, Kıblesi, Kitabı bir, Vatanı, Bayrağı bir ve bu birliktelik adına kanını döken, canını veren, bin yıldan beri ekmeklerini bölüşen, aralarında kız alıp evlenen bu halkın huzurunu bozmaya çalışanlara fırsat vermeyelim.
Bu necip millet, bin yıldan beri İslâm kardeşliğini ve Kuran’ın hizmetkârlığını yapmaya devam ede gelmiştir.
Gerçi İslamiyet Arabistan’da doğmuştur ama onu dünyaya tanıtıp, yayılmasına vesile olma şerefi Türk milletine nasip olmuştur. Hz. Muhammet (s.a.v);
 “Kostantiniyye  (İstanbul)  mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan ve onu fetheden ordu, ne güzel ordudur[1] buyururlar.
Tarihte, yeni bir çağın açılması ve bir çağın kapanması, İstanbul’un fethiyle olmuştur.
İstanbul’un fethi, Hz. Muhammed (sav)in işaretiyle, Türk hükümdarı Fatih Sultan Mehmet Han’a ve onun ordusuna nasip olmuştur.
Peygamber (sav) ;”Siz küçük gözlü, kırmızı yüzlü, düz burunlu, yüzleri sahtiyan örtülmüş, kalkan gibi geniş (omuzlu) olan Türklerle çarpışmadıkça kıyamet kopmaz.”[2] Buyurmuş ve bu noktada Türk milletinin önemini ortaya koymuştur.
 Ayet’i Kerimede; "Ey insanlar! Muhakkak ki biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve sizi millet ve kabile yaptık ki, tanışıp kaynaşasınız diye. Allah katında en şerefliniz, Ondan en çok korkanınızdır. Ancak müminler birbirinin kardeşidirler. Öyle ise kardeşlerinizin aralarını bulunuz"[3] buyruluyor.
Bu millet hiç bir zaman ırkçılık iddiasında bulunmamıştır. Bu gün, bu milleti bölmeye çalışan hainler ise resmen ırkçıdırlar.
Peygamber efendimiz " Bir adamın kendi kavmine zulüm üzerine yardım etmesi ırkçılıktır" diye ifade eder. Tıpkı ihanet çetesi, bebek katili Apo ve yandaşları gibi.
 Rasûlullah’a (sav) Kişinin soyunu, sevmesi, ırkçılık sayılır mı? Sorusuna;
Hayır. Lakin kişinin kavmine zulümde yardımcı olması ırkçılıktır[4] Buyururlar.
Bu hainler, devletin temeline dinamit koyma gayretiyle, Müslümanlar arasından azınlık polemiği yapmaya gayret eden gerçek ırkçılardır.
Aynı zamanda bu hainler, dünyaya asırlarca nizam veren, ırkları millet yapmış bir neslin adının Türk olduğunu bilmelidirler.
Milliyetçilik bir şereftir. Kafatasçılık, ırkçılık bu millete atılan alçakça bir iftiradır.
"Bir zamanlar bizde millet, hem nasıl milletmişiz.
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz” ya da”
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal” diyen Mehmet Akif,  bunu ifade ederken neyi savunmuştur?
Burada “Türkleri geldikleri yere, Orta Asya’ya sürmeliyiz” diyen ehli salibe çanak tutan, destek verenleri iyi tanımak gerekir.
 


[1] Ahmet İbn-i Hanbel, Müsned: 4/335, no. 18977; Buhari, Tarih: 2/81, Taberani, 2/38, hds. No.1216.
[2] Ömer Ziyaeddin Dağıstani, Züpte-tül Buharı tercümesi, s494, Bahar mat. 1967 İst.
[3]Hucurat suresi, 13
[4] Ahmed bin Hanbel, 4/107, 160; İbn Mâce, Fiten 7, hadis no: 3949