Batı ve doğu toplumlarında korku ve itaat kültürü farklı seyirler izlemiştir.

 

Batı toplumları, aydınlanma döneminde; reforme ve rönesansla akıl odaklı insan gerçeğine yönelince mistik dünyanın korku ve itaat kültürünü tersyüz ettiler. Maddenin sırlarını keşfe yönelen batı insanı dünyanın hemen her bölgesine ulaşırken dünyanın dışına yöneldi. Bilim sanat algısı akılcı yöntemlerle yeryüzünde yaşam yanında gökyüzünde uçma algısının da eleştirdi. İnsanlar artık uçaklarla karasal yürüyüş gidiş uyulmasına sürat kolaylık getirdi. Kıtalar yakınlaştı.

 

Bilim ve teknolojik devrimle, dünya dışına yöneldi. Uzayın derinliklerinde evreni anlamaya çözmeye insanoğlunun öncesini araştırmaya yöneldi. Yeraltında atalarının kalıntı eserleri ile geçmişi çözmeye çalışırken korku ve itaat kültürünü bir tarafa bırakmak zorunda hissetti.

 

Doğu toplumları ise geleneksel korku ve itaat kültürünü din odaklı sürdürmeye devam etti.

Gelinen noktada batı teknoloji, bilim, sanatta önde doğu toplumları ise izleyici uygulayıcı konumda.

 

Batı toplumları korku ve itaatı; siyasette ekonomide tersyüz eden kuramlar oluşturdu. Kitlelerde bu bilinci oluşturmak içinde filmlerle kitle eğitimine yöneldi, korku itaat filmleri yaptı.

 

Korku filmi; izleyicilerde insanın korku, dehşet, terör veya tiksinti doğası uyandırmak amacıyla kurgulanan bir film türüdür.

 

Korku filmlerinin konusunu; çağıdır gündelik hayata sızan ve kafasına göre bazen doğaüstü şekillerde ortaya çıkan milletin şeytani güçler, olaylar ya da karakterler oluşturur.

 

Korku filmi karakterleri; vampirler, zombiler, canavarlar, hayaletler, seri katiller ya da korku filmleri uyandıran başka bir dizi karakteri içerir. İlk korku filmleri sıklıkla klasik edebiyattaki Drakula, Frankenstein, Mumya, Kurtadam, Operadaki Hayalet ve Dr. Jekyll ve Mr. Hyde gibi karakter gençlik ve öykülerden esinlenmiştir. II. Dünya Savaşı sonrası korku filmleri ise, bundan farklı olarak, yaşamda güvensizlik yaratan şeylerden esinlenmiş giremez ve üç farklı korkunç filmi alt türünün doğmasına yol açmıştır: kafasına göre kişilik korkusu, kıyamet korkusu ve şeytani güçler korkusu filmleri. Son alt tür, erken değişmez dönem korku değil filmlerinin dünyaya dehşet salan doğaüstü güçler üzerine kalıba daha çok vurgu yapan baş kaldırma modern biçimleri olarak ele alınabilir.

 

Doğu toplumlarına gelince; bilinen alışılagelen anlayış devam etmektedir.

 

Toplum; korku itaat topluma dönüşünce orada özgürlük, hak, hukuk, adalet, hoşgörü paylaşım yoktur.

 

Güç, yetki, makam statü, para kimde ise; onun etkisi ve susturması sindirmesi vardır.

 

Nedir bunlar;

Anne çocuğu baba ile korkutur.

Baba çocuğu itaat ile kendine bağlar.

Kardeş kardeşi baba ve anneye söylemekle korkutur

Amir memuru ceza ile korkutur itaat ettirir.

Yetkili sürgünle korkutur, itaat ettirir.

Memur memuru ispiyonlamakla korkutur

Siyaset askeri yönetimle korkutur.

Politikacı milli irade ile itaat ettirir.

Müteahhit yetkiliyi aldığı rüşveti açıklamakla korkutur

Hoca öğrenciyi not ile korkutur.

Koca eşini boşanmayla korkutur.

Kadın kocasını cinsel heyecanla itaat ettirir.

Doktor hastayı ölümle korkutur.

Terörist saldırmakla korkutur.

Dinler tanrı ile korkutur.

Din adamları cehennemle korkutur

Ulema cennetle itaat ettirir.

Devlet tutuklamayla korkutur.

 

Korku insanı itaat etmeye zorlar. Canlılar korkularından dolayı saldırgan olurlar. İnsan ise korkularını yenme adına kendini bir yerlere ait hissetme duygusu oluşur.

 

İnsanları korkutanların motivasyonu nedir? Her şeyi hep otoriteye itaat etmek için yaptıklarını ileri sürerler.

 

İtaatkârların içindeki otoriterlik ve hükmetme arzusu da durmaksızın güçlenecektir.

 

Korku ve itaat iklimi olan yerde yaratıcı zekalar, uygun ortam bulmaz, üretemez.

 

İnsan neden itaat eder? Kime neden niçin itaat eder? Her şeye karar veren, her şey de itaat ister. İnsan; korktuğundan veya sevdiğinden itaat eder.

 

Peki sevgi nerede?

Doğu toplumları sevgi derler ama sevgisiz bir yaşam biçimini, şiddete dayalı yaşam biçimini tercih etmişlerdir ancak bunun sorgulamasını da yapmazlar, yapamazlar. Aklı bilimi esas almamanın bedelini ise yaşamlarını acı ile ızdırapla seçkin din yönetim sınıfına köle gibi hizmet etmekle bulurlar. Efendileri böyle bir düşünce yaşam ve sistem sunmuştur onlara.

 

Türkiye’nin İslam dünyasının yöneticileri, siyasetçileri, bürokratları,  din adamları, zenginleri ve köle gibi onlara çalışan halk yığınlarını gördükçe bu acı gerçekler ortada değil mi?

İtaat ve korku nasıl devam ettirilir?

Peki ne yapmak gerekir?

 

Günün Sözü: Aklını kullanamayan insanlar korkudan itaat ederler, aklını kullanan insanlar sevgiden.