Mali, petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra Güney Afrika ve Gana’nın ardından, Afrika’nın üçüncü en büyük altın üreticisi. İslamcı isyancıların kontrolü altında olan ülkenin Kuzeyinde, Fransa halen işletilen büyük uranyum yataklarına sahip. Mali uranyum açısından çok zengin maden yataklarına sahip. Sahip olmasına ya!Yoksullukta da dünya 5.si.
Ülkenin Kuzeyin’de etkinliğini kaybeden askeri iktidar, emperyalist devletleri askeri harekâta çağırdı. Uzun süredir gündemde olan emperyalist kapitalist askeri işgalin ertelenmesinin çeşitli nedenleri vardı: En başta Mali’deki darbeci askeri yönetimin, ülke ve Afrika halklarının tepkisinden çekinmesi ve ülkenin zenginlikleri üzerindeki kendi pay ve inisiyatifini yitirmekten korkması.
Fransa’nın ise işgale BM kılıfı geçirmek istemesi ve ABD başkanlık seçimlerinin sonucunu beklemesi. Yanı sıra ABD, AB, Fransa arasında askeri işgal harekâtının maliyet ve ganimetleri, bunun Afrika ve Ortadoğu’daki dengeler üzerindeki etkileri konusundaki çekişme ve hesapları. Dahası, Ortadoğu ve Afrika’da “Arap baharı” ile değişen dengelerin ve İslami güçlerin, tabii asıl olarak da yıkım içindeki halkların tepkisinden çekinilmesi.
Mali’de uzun zamandır devam eden emperyalist kapitalist harekât hazırlığı, Mali’deki farklı emperyalist kapitalist güç odakları arasında ve yerli güç odakları ile Batı Afrika Birliği devletlerinin işbirliği sağlandıktan, Ortadoğu ve Afrika’daki neoliberal İslami yönetimlerle anlaşma sağlandıktan sonra başlatıldı. Mali’deki işgal ve operasyonların başını Fransa çekiyor görünmekle birlikte, ABD istihbarat desteği, İngiltere lojistik askeri destek veriyor, Almanya ise askeri güç göndermeyeceğini belirtmesine karşın operasyonu desteklediğini açıkladı. İşgalin arkasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin aralık ayı sonundaki kararı, yani Çin ve Rusya’nın da onayı var. Birbiriyle emperyalist kapitalist güç ve paylaşım çekişmesi içinde olan, Mali’de birbirine karşı sayısız askeri darbe tezgâhlayan bu güçler, isyancıların kritik bir kenti ele geçirmesi ve iktidarı tehdit eden bir saldırı başlatması üzerine, isyanın tüm Afrika’ya yayılabileceği korkusuyla şıp diye bir araya geldiler, işgal ve katliamda ortaklaşıverdiler.
Mali de kim neye isyan ediyor? Gelin bu sorunun yanıtını hep birlikte arayalım. Mali’deki isyancılar cephesinin ana toplumsal zeminini Berberiler (Tuaregler) oluşturuyor. Tuareglerin 5 ülkeye yayılmış olduğunu biliyoruz.(Cezayir, Libya, Nijer, Burkino Faso ve Mali) ezilen Berberi halkını Azavat’ın Kurtuluşu Milli Hareketi (MNLA) ve İslamcı Ensar el Din adlı örgütler kuzey Mali de temsil ediyor ve Fransa büyüklüğündeki kuzey Mali’nin denetimini ellerinde tutuyorlar. Bu iki Tuareg örgütten MNLA Azavad, Mali’nin kuzeyindeki Tuareg’in anavatanı için bağımsızlık istediğini, MNLA Azavad’ın Libya iç savaşında Kaddafi yanında yer alan güçlerinin Libya dan dönüşte yanlarına aldıkları ağır silahlarla isyana katılan bir çok Malili Tuareg olduğunu da biliyoruz.
Diğer büyük isyancı grubu ise, şeriatçı ve İslami cihatçı Ensar El Din oluşturuyor. Bunlar arasında şeriatı savunmayan Birlik Hareketi ve Batı Afrika Cihat’ı (Mujao) gibi daha küçük İslamcı grup ve örgütler de var. Ensar El Din’in, El-Kaide’nin Kuzey Afrika şubesi olduğunu iddia edilen ve işgali meşrulaştırmak için öne çıkarılan İslami Mağrip ve Nijerya’daki Müslümanların ayrılığını savunan şeriatçı gerilla örgütü Boko Haram ile ilişkisi olduğu uluslararası egemen medyadan sürekli servis ediliyor.
Emperyalist medya, Mali’nin kuzeyindeki isyan bölgelerinde Kuzey Afrika’dan gelen İslamcı Cihat grupları, El Kaide ve Boko Haram kampları olduğunu iddia ediyor, köyleri, kasabaları, şehirleri, yakıp yıkmasını, Tuareg halkını katletmesini, bir dönemki kendi “iyi çocukları” olan El Kaide ile örtmeye çalışıyor.
Nijerya ve Mali gibi Afrika ülkelerinde, Boko Haram ve Ensar El Din gibi şeriatçı örgütlerin güçlenmesinin ve belli bölgelerin denetimini ele geçirmelerinin ardında on yıllara dayalı sömürgeci geçmişlerine olan isyan ve din, mezhep, ulusal ve etnik ayrımlara dayalı egemenlik politikalarına karşı Afrika halklarının ve Tuareglerin haklı isyanının olduğunu unutmamalıyız. Emperyalist kapitalist düzen yer altı ve yer üstü doğal zenginliklere el koymak için güdümündeki medya kanallarıyla din sorununu öne çıkartırken, yağmalanan Kara Afrika halklarının doğal zenginliklerini ve 5 ülkeye yayılmış Tuareg halkının birleşik bağımsızlık sorununu görmezden gelerek emperyalist müdahaleye kılıf uydurma yoluna gidiyor. Her ne şart altında olursa olsun Mali’ye yapılan emperyalist müdahaleye hayır demek dünya insanlığının boynunun borcudur.