Vaktiyle meslek haline gelen rüya tabirciliğine büyük ilgi vardı. Bu konuya uzman doktor kadar değer verildiği bir dönemde bir adam gördüğü rüyasını ünlü bir rüya tabircisine anlattı ve ondan bunun yorumunu istedi ve meramını da şöyle dile getirdi,

“-Efendim! Bir gün bir yere gittim, han mı desem, hamam mı desem, bir türlü anlayamadım. O anda birden üstüme bir şeyler döküldü. Soğuk mu desem, sıcak mı desem, su mu desem, ateş mi desem” derken rüya tabircisi adamın sözünü kesti, uzayıp giden rüya hikâyesini şöyle ifade etti;

 “-Bak efendi! Senin başına bir iş gelecek. Hayır mı desem, şer mi desem, gece mi desem, gündüz mü desem, yakın mı desem, uzak mı desem bilmiyorum” dedi ve vatandaşı başından savdı.

Bu gün de bu tip insanların sayısı pekte az değildir. Ümit ile hayal kuranlar, at yarışlarına, loto-toto, Milli piyango ve şans oyunlarına hayli ilgi duymaktadır. Böylece haftalık, aylık, yıllık hayalcilerin sayısı uzayıp gitmektedir. Bu durum, kronik bir hastalık haline gelmiştir. “Kasap et derdinde, koyun can derdindedir”.İnsanları bu duruma getiren illet, geçim sıkıntısıdır.

Vergi dedim de aklıma geldi. Osmanlı İmparatorluğunun (Tanzimat) döneminde liyakate uygun Mutasarrıflar “Valiler” ihale usulüyle ataması yapılırdı. Erzurum’a görevlendirilen Mutasarrıf, suyu üfleyerek içen dürüst bir Paşaydı ve yüksek bir maliyetle de ataması yapılmıştı.

Mutasarrıf’ın, Erzurum halkından alıp İstanbul hükümetine göndereceği vergiler yetmediği için yönetimde sıkıntılar başladı. Vali Paşa durumu Vezir-i Azam’a arz etti. Oradan gelen cevapta  “ salma at” vergileri arttır deniyordu.

Vatandaş geçim sıkıntısı içinde iken Mutasarrıf nasıl salma atacaktı? Ama mecburdu. Vezir-i Azam (Başbakan) öyle istiyordu. Salma talimatı verdi. Tepkiler, yüksek perdeden sokaklara taştı. Toplanan vergiler yine de yetersiz kaldı.

Mutasarrıf bu kez durum’u Sultan’a arz etti. Oradan gelen de aynı cevaptı.”Vergileri arttırın” Yeniden vergileri yükselten mutasarrıf o gece sabaha kadar uyuyamadı. Taşkınlık olmasın diye zaptiyeleri hazır bekletti. Ertesi günü erkenden makamına geldi ve “subaşını” Emniyet müdürünü huzuruna davet etti. Sokaklar bomboştu. Araştırma yaptırdı insanlar çılgınlar gibi eğleniyordu. Mutasarrıf şaşkındı, durumu Sultan’a arz etti. Aldığı cevapta “ yeter artık salma atmayalım” cevabını aldı. Bunun üzerine Vali Paşa rahat bir nefes almıştı.

Günümüze gelince; bankalardan alınan kredi kartları ve tüketici kredilerinin borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Diplomalı işsizlerin sayısını hesaba katmıyorum. Resmi ağızların “enflasyon düştü” sözleri hiç kimsenin umurunda değildir.

 Şimdilerde artık yıllık, aylık zamlar yapılmıyor. Zannederim gereği de yoktur. Çünkü elektrik, su, akaryakıt, doğalgaz gibi günlük zaruri ihtiyaç olan her şey otomatiğe bağlandı ve haftalık, günlük fiyat ayarlamalarıyla sorunlar çözülmüş görünüyor. Eh ne diyelim dostlar!