SONUN BAŞLANGICI YÂDA EKONOMİDE BİR DÖNEMİN SONU!W

 

   2008 Kriziyle başlayan kapitalizmin yapısal sorunlarından kaynaklı krizler bir dönemin sonuna gelindiğini tüm verileriyle ortaya seriyor, lakin görmek istemeyen göz ve bilinçler inatla bu durumu görmezden gelerek teğetli açıklamalarla geçiştiriyordu.

    Geldiğimiz noktada şapka gitti kel göründü misali keli göstermeme telaşı içerisinde bir dizi düzenlemeyi devreye koyuyorlar.  Türkiye kalburüstü zenginleri, küresel mali oligarşinin kriz yönergeleri çerçevesinde, panik halinde Yatırım Ortamını İyileştirme Stratejisi, Türkiye Sanayi Strateji Belgesi, Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi, Bilim Teknoloji ve Yenilik Strateji Belgesi, Türkiye Eğitim Stratejisi Planı gibiyapısal reform” çerçevelerini çıkardı.    

      Bunlar, tıkanmaya başlayan sermaye birikiminin, yapısal bir artı değer, özellikle de göreli artı değer sömürüsü artışına, dolayısıyla işçi sınıfına çok daha sert bir saldırıya duydukları ihtiyacı ortaya koyuyordu.

      Ancak 2008 krizi sonrasında, küresel aşırı ve ucuz kredi genişlemesinin sürmesi ve yavaşlayarak da olsa Türkiye’ye akmaya devam etmesi, AK Partinin de küresel kriz koşullarında ucuz dış finansmanın sürmesi sayesinde iç pazara dönerek, kentsel dönüşüm ve inşaat sektörü, ucuz ithalat ve tüketici kredileriyle iç piyasayı görece canlı tutma politikası izlemesi, burjuvaziyi yeniden “gevşettip” daha 2008 krizinin ilan ettiği asıl temelde yatan üretkenlik sorununu ötelemesine yol açtı.

      Tüm o yeni nesil üretkenlik yükseltimi stratejileri, ancak bölük pörçük uygulandı ya da hiç uygulanmadı. Sermaye de, ucuz işçilik ve ucuz dış finansmanla, birikimin yeniden göreli bir canlılık gösterdiği koşullarda, ciddi güç çatışmalarını zorunlu kılacak bir yeniden yapılanma hareketinde pek ısrarlı olmadı. AK Partinin eğitim, aile, kadın, Kürt sorunu gibi konularda yaptığı düzenlemelerin  restorasyoncu karakterine biraz mızırdanmakla yetindi. Oysa kriz ortadan kalkmamış, sadece küresel aşırı kredi şişmesinin bir zaman daha devamıyla ötelenmişti.

          Büyüyen cari açık, özel şirketlerin ve hane halkının büyüyen borç yükü, yatırımların yavaşlaması, yolsuzluk rant ve asalaklığın patlaması, ve en sonu FED’in aşırı finans balonunu indirmeye başlayan politika değişimiyle TL’de başlayan fiili develuasyon süreci bunun göstergeleriydi. Burjuva iktisatçılar buna “ürettiğinden çok tüketmek” derler (Yunanistan vd pek çok ülkedeki krizleri de böyle açıklamaya çalışmışlardı!). Oysa asıl sorun kar oranlarının düşme eğiliminin şiddetlenmesi, ya da aynı anlama gelmek üzere, sermaye birikiminin ulaştığı düzeye oranla artı değer sömürüsü kapasitesinin yetmezliğidir.

        İşin sınıfsal püf noktasına geldik. Faiz yükseltimi, yalnızca sermaye yoğunlaşması ve merkezileşmesini yükseltmenin aracı değil, işçi sınıfına giderek daha da sertleşecek saldırı harekâtının başlama vuruşudur.

        AKP’nin sıkışmış pozisyonu ve yerel seçimler nedeniyle Nisan ayına ötelemeye çalıştığı kemer sıkma paketinin, mali sermaye zoruyla erkene aldırılan başlama vuruşudur. Develuasyon-faiz-enflasyon sarmalının kaçınılmaz sonucu, işçi sınıfı ve emekçiler açısından, (zaten 2013′ün ikinci yarısında yeniden artmaya başlayan) işsizliğin hızlanması, vergi ve zam dalgası, ücretlerin düşürülmesi, kamuda geriye kalmış kısmi hak ve güvencelerin tasfiyesi ve istihdam azaltma, tükeci kredilerinin budanması, satın alma gücünün düşmesi, vb olacaktır.    

       Nitekim AKP Hükümeti, yerel seçimlerden hemen sonra, nisan başında zam dalgasını başlatacağını ve “ekonomik tedbirler” (kemer sıkma paketi) alacağını açıklayarak bunalan zenginlerimizi teskin etmeye çalıştı. AKP ise “faiz lobisi” diye ciyaklayıp mağdura yatarak, hem devaulasyonu çığrından çıkarıp hem de kriz, faiz ve işçi sınıfı ve emekçilere saldırının sorumluluğunu TÜSİAD ve küresel güçlere yıkarak, işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Kitlelerin büyüyen hoşnutsuzluk ve tepkisini birbirine karşı yedekleyip kemikleştirmeye çalıştıkları bu toz duman arasında asıl örtbas edilen ise, bunun sermayenin emeğe, burjuvazi ve mali oligarşisinin işçilere giderek sertleşecek saldırı harekâtı olması!

     Böylece yerel seçimlerden dakka sektirmeden çıkacak ilk şeyin, şimdiden ucu açılmaya başlayan kemer sıkma paketi olduğu da açıklık kazanıyor. Mecliste  çıkartılmak istenen yeni yasalar (TİB-MİT vb.) 31 Mart dan sonra başlayacak saldırı hamlelerinde oluşa bilecek halk tepkisini önleme amacıyladır. Hangi önlemi alırlarsa alsınlar sonun başlangıcındadırlar ve yağma ekonomisi devri son haddine ulaşmıştır.