Müslüman dünyada din öğretiminde; Tevrat, Zebur, İncil'in aslının değiştirildiği öğretiliyor ve öyle biliniyor. Konuyu bir irdeleyelim bakalım;

DOĞRUSU

Kur'an, Allah'ın tüm nebilere vahyine aynı zamanda ZİKR diyor. Zikrin korunması da Allah'ın uhdesindedir (Hıcr 15/9).

Şu an elde bulunan Kitab'ı-Mukaddes (Tevrat, Zebur, İncil) Davut, İsa ve Diğer İsrail Oğulları Nebilerine gelen kitaplar olmayıp, onların vefatlarından "on yıllar sonra" DİN ADAMLARI TARAFINDAN oluşturulmuş kitaplardır. Dolayısıyla şu an elde bulunan Tevrat, Zebur, İncil; nebilere vahyolunan KİTAPLARIN ASLI (ORİJİNALLARI) OLMAYIP, bu kitaplar adına oluşturulan kitaplardır. Diğer dinlere ait kitaplar da böyledir.

Allah, "aynı olan" vahyini Adem A.S.'dan itibaren nebileri vasıtasıyla sürekli yenilemiş ve Son Nebide (Muhammet A.S. da) bunu sonlandırmıştır (Maide 5/3). Dolayısıyla Kur'an aynı zamanda tüm nebilerin ortak mesajıdır. Tabiki ŞERİAT anlamında nebilerde kısmı değişiklikler olmuş (Mâide 5/48) ama dinin temel öğeleri açısından (iman, kulluk, ahlak, adalet, güçsüze yardım, hakkı, doğruyu söylemek...) hiçbir değişiklik yoktur (Fussılet 41/43, Şura 26/196).

Her nebinin, bir sonraki nebinin hayatında karşılaştığı olaylardan bahseden ayetler, bir önceki nebiye vahyedilen kitapta doğal olarak yoktur. Çünkü daha olaylar yaşanmamıştır. Muhammet A.S.'a vahyolunan Kur'an'da ise önceden yaşamış bazı nebilerin hayatlarından da kesitler; ibret alma ve dersler çıkarmamız açısından sunulmuştur (Nisa 4/163-164).

Dolayısıyla Allah'ın vahyettiği Tevrat, Zebur, İncil değiştirilmemiştir. Şu anda elde bulunan bu kitaplar ise sonradan din adamları tarafından Kitab'ı-Mukaddes adına oluşturulan kitaplardır. Dolayısıyla bu kitapları asıllarıyla (orijinallarıyla) karşılaştırma imkanımız yoktur.

Kur'an, bu ehl'i-kitap sahiplerini, dinlerinde samimiyseler, "Kur'an'a imana" davet eder (Mâide 5/15). Burada en büyük engel "din adamları" olup, bunların DİN ADINA oluşturdukları kurumsal yapıdır. Onun için hiçbir nebi, DİN ADAMI VEYA DİN ADINA oluşmuş (Maide 5/117) kurumsal bir yapı bırakmamıştır.

Vahyedilen Din / İslam (oluşturulan din değil, ki bunların adı konmuş veya konmamış fark etmez, çoktur), direk insanın Rabbiyle buluşabileceği bir yapıdadır. Burada sadece bilgiyi aktarma anlamında insanlara yardımcı olunur, din adına değil.

Tarih boyunca bazı açıkgözler "din adamlığına" soyunmuşlar ve "din adına" insanları yanıltmışlar ve yanıltmaya da devam etmektedirler. Bu "din adamaları" geçinenler iyi görülmeli, bu tiplere fırsat verilmemeli ve bunlara alet olunmamalıdır. Maalesef bu tarihin de bir gerçeğidir. İşte tüm nebiler bunlara karşı, bu şeytani yapıya karşı (A'raf 7/16-17) Allah, vahıyle insanları uyarmışlar ve vahyine sımsıkı bağlı kalmamızı istemiştir (A'raf (7/3).

.....................................................
1-           “Hiç şüphesiz, zikri biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz.” Hıcr 15/9

2-           “...Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip beğendim....” Maide 5/3

3-           “Sana da (Muhammed a.s.’a) önündeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona 'bir şahid-gözetleyici' olarak Kitab'ı (Kur'an'ı) indirdik. Öyleyse aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ümmet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi içindir. Artık iyiliklerde / hayırlarda yarışınız. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. Hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyleri size haber verecektir.” Mâide 5/48

4-           “Sana söylenen şeyler, senden önceki rasullere/elçilere söylenenden başkası değildir. Şüphesiz, Rabbin, hem elbette mağfiret sahibidir, hem de acı bir azab sahibidir.” Fussılet 41/43

   “O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardır.” Şura 26/196

5-           “Nuh'a ve ondan sonraki nebilere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a da vahyettik. Davud'a da Zebur verdik.” Nisa 4/163
   “Resuller var, hayat ve hatıralarını daha önce sana anlattık; resuller var, hayat ve hatıralarını sana anlatmadık. Allah, Mûsa'ya kelime kelime söz söylemişti.” Nisa 4/164

6-           “Ey Kitap Ehli, Kitaptan gizlemekte olduklarınızın çoğunu size açıklayan ve bir çoğundan geçiveren rasulümüz / elçimiz geldi. Size Allah'tan bir nur ve apaçık bir Kitap geldi.” Mâide 5/15

7-           "Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın." Maide 5/117

8-           “Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve din adamlarını rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de.. Oysa onlar, tek olan bir ilah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka ilah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden yücedir.” Tevbe 9/31

9-           Sahabilerden Adiyy b. Hatem şöyle diyor; "Bir gün Allah Rasulünün yanına gitmiştim. O sırada Tevbe suresinin `Onlar Allah dışında hahamlarını ve rahiplerini ilah edindiler' cümlesi ile başlayan ayetini okuyordu. Ayeti bitirince bana dönerek şöyle buyurdu:

"Gerçi onlar hahamlarına ve rahiplerine tapınmıyorlar, ibadet etmiyorlar. Fakat bu din adamları kendilerine bir şeyi helal kılınca o şeyi helal sayıyorlar, buna karşılık din adamları bir şeyi yasaklayınca onu haram kabul ediyorlar."

10-         “(İblis) Öyle ise beni azdırmana karşılık, yemin ederim ki ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım” dedi. A'raf 7/16

            “Sonra onlara elbette önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen, onların çoklarını şükredenlerden bulamayacaksın” dedi. A'raf 7/17

11-   “Rabbinizden size indirilene uyun, O'ndan başka velilere/dostlara uymayın. Ne az öğüt alıyorsunuz?” A'raf (7/3


Savaş ÖREN
Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı