İnsanlardan inanmayanlar da olsa, kıyametten sonra bir mükafat ve cezalanma yurtları olduğu bilinir. Tabi ki cennet ve cehennem hakkında herkes bir şeyler bilir ve söyler. Önemli olan bu konuda Allah'ın ne söylediğidir.

En basit açıklama, CEHENNEME neden girilir? Sorusunun çok cevabı vardır da, cennete neden giriliyorsa, cennete giriş sebeplerinin dünyada yaşarken gerçekleşmemesi o insanın cehenneme girmesine nedendir.
CENNET'E kimler girer? Diye Kur’an-ı Kerimde araştırırsak, belki bir Allah dostundan aldığımız ilim gibi olmaz ama muhkem ayetler (okunduğu gibi anlaşılan) en azından bir fikir verir.
Cennete girenlerin tek bir özelliği var, bu özellik de en üst seviyede nebi resul en alt seviyede olanda takva sahibi olması gerekli olduğunu söylüyor Rabbimiz.
MERYEM - 71
:Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.
İnsanların hepsi hatta Nebi resuller de dahil olmak üzere cehenneme giriyor.
MERYEM - 72
:Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen). Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.
Cehennemde takva sahipleri nereden kurtulduklarını şükrederek cennete geçerler.
Cehennemde olanlar için onlara ateşten bir döşek diye bahsediliyor.
A'RAF - 41
:Lehum min cehenneme mihâdun ve min fevkıhim gavaş(gavaşın) ve kezâlike neczîz zâlimîn(zâlimîne).Onlar için cehennemde (ateşten) bir döşek ve üzerlerinde(ateşten) örtüler vardır. Ve zalimleri işte böyle cezalandırırız.
Cennet'e girecek olan kişilerin amenu olması ve salih amel işlemesi şartı var.
A'RAF - 42
:Vellezîne âmenû ve amilus sâlihâti lâ nukellifu nefsen illâ vus'ahâ ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).Âmenû olanlar (hayatta iken Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel işleyenler (nefs tezkiyesi yapanlar), kimseyi gücünden başka bir şeyle sorumlu tutmayız. İşte onlar cennet ehlidirler, onlar orada ebedî kalanlardır (kalacaklardır).
Bu ayette amenu olmanın inanmak olarak açıklaması yapılır, o zaman her inanan cennete mi girecek?
AMENU kimdir?
HUD - 29 :Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn (techelûne).
Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
Amenu olanlar, Allah'a ulaşmayı dilemiş olanlar olduğunu görüyoruz. Peki bu amenu olan insanlar (Allah'a ancak ruhlar ulaşacağına göre) nereden öğrenmişler ki böyle bir talebi? Ne de olsa, günümüzde insanlara anlatılan ve iddia edilen İslam’ın beş şartı yeterlidir; hayır efendim İslam’ın beş şartı farzdır ama insanın Allah'a mülaki olmasını ve teslimleri sağlamaz. O zaman Peygamberimiz SAV Efendimizin Allah’tan aldığı vahiyle insanlara ve dolayısıyla bugünkü insanlara neyi emrediyor.
KASAS - 87
:Ve lâ yasuddunneke an âyâtillâhi ba’de iz unzılet ileyke ved’u ilâ rabbike ve lâ tekûnenne minel muşrikîn (muşrikîne). Ve Sana indirildikten sonra, Allah'ın âyetlerinden sakın seni alıkoymasınlar. Ve Rabbine davet et (Allah'a ulaşmaya çağır). Ve sakın müşriklerden olma!
Peygamberimiz SAV Efendimiz insanlar Allah'a ulaşmayı (mülâkî olmayı) dilesin ve böylece AMENU olsunlar diye Allah insanların kurtulmasını isteğini insanlara Peygamberimiz SAV Efendimiz ile ulaştırıyor. Neden din öğretmek ile görevli kişiler Nebiler sultanının davetini insanlara aktarmıyorlar. Yoksa Peygamberimiz SAV Efendimizin Rabbimize daveti önemsemiyor mu? Veya inanmıyorlar mı? 
Böyle bir davete icabet eden kişi AMENU dur, Allah'a MÜLÂKÎ olmayı dilemiştir.
Kim Allah'a mülâkî olmayı dileyen kişiyi Allah mutlaka kendisine ulaştıracaktır.
ANKEBUT - 5
:Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
Amenu olmuş, Allah'a mutlaka mülâkkî olacak bu insanların ne özelliği vardır?
KEHF - 110 :Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden).
De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”
Demek ki ancak Amenu olanlar (Allah'a mülâkî olmayı dileyenler) nefslerini temizleyebiliyor.
İnsanların dediği gibi günah ve sevap terazisine göre cennet ve cehenneme gidilir, Allah’ta öyle söylüyor. Ama terazide hafif kalan, günahı ağır olanlar devamlı kalmak üzere cehenneme girdiklerini unutmayın.
MU'MİNUN - 102
:Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.
MU'MİNUN - 103
:Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.
Amellerin tartılması sonucu gideceği yerin belirleneceğini öğrenince, amellerimizin geçerli olduğuna emin misiniz? Yani amellerin heba olması da söz konusu.
Amenu (Allah'a mülâkî olmayı dileyen) kişi iseniz davete icabet etmişsinizdir ve sizi (nebi resul olamayacağına göre) bir veli resul Allah’a davet etmiştir.
Allah'a mülâkî olmaya iman ettiniz mi? Yoksa olmaz öyle bir şey mi dediler? Dediniz mi? O zaman hesap günü amellerin tartılacağına dair umutlanmayın.
KEHF - 103
:Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”
KEHF - 104
:Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, GÜZEL AMELLER İŞLEDİKLERİNİ zannediyorlar.
KEHF - 105
:Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
Demek ki insanları Allah'a davet edenin davetine icabet etmedikleri için hüsranda oluyorlar. Bunlar İslam’ın beş şartının yeterli olduğunu savuna dursunlar, ama bu farz ibadetlerin yeterli olmadığı da ayetlerde açıkça veriliyor. Allah’tan neyi gizlemeğe çalışıyorlar anlamak mümkün değil.
Hemen bize annemiz, babamız bilmiyorlardı , bir çok insan bilmiyor diyecekler.
ZUMER - 71
:Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn (kâfirîne). Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
ZUMER - 72
:Kîledhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ, fe bi’se mesvel mutekebbirîn(mutekebbirîne). (Onlara): "Orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin!" denildi. Artık kibirlenenlerin mesvası (kalacağı yer) ne kötü.
Demek ki cehenneme giden herkese Allah'ın bir veli resulü gelmiş ve Allah'ın Kitabı ile hüküm vermiş, kavmini Allah'a davet etmiş. Zaten hepsi resul geldi ve ayetler ile cehenneme gideceğimizi söyledi diyorlar.
ZUMER - 73
:Vesîkallezînettekav rabbehum ilel cenneti zumerâ(zumeran), hattâ izâ câuhâ ve futihat ebvâbuhâ ve kâle lehum hazenetuhâ selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn(hâlidîne). Rab'lerine karşı takva sahibi olanlar (cehennemi gördükten sonra) zümre zümre cennete sevkedilirler. Oraya (cennete) geldikleri zaman onun (cennetin) kapıları açılır. Ve onun (cennetin) bekçileri, onlara: "Selâmun aleykum, siz temize çıktınız (aklandınız)
İşte Allah'ın Allah'a davetçileri her zaman var ve insanları Allah'a davet ediyor. İçimizden kendi lisanımız ile gelen bir resul; o gelince anlattıkları yani Allah'a daveti ile TAKVA sahibi olunuyor ve salih amel işleyebiliyorlar.
A'RAF - 35
:Yâ benî âdeme immâ ye’tiyennekum rusulun minkum yekussûne aleykum âyâtî fe menittekâ ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Ey Âdemoğulları!  Sizin içinizden, size âyetlerimi anlatan (kıssa eden) resûller geldiği zaman, bundan sonra kim takva sahibi olur ve nefsini ıslâh ederse (nefs tasfiyesi yaparsa), artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun da olmazlar.
Bugün öğretilen ve İslam’ın beş şartının yeterli olduğunu iddia edenler, İnsanlar Kur’an-ı Kerim dışından sanki ayetmiş gibi fetva vererek İbadetlerinizi yapın nasıl olsa günahlarınız kadar cehennemde yandıktan sonra cennete geçeriz derler
Allah bilmiyor mu bunların ne diyeceğini?
BAKARA - 79
:Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazarlar, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında satmak için: Bu, Allah'ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara, elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı. Yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.
BAKARA - 80
:Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve (o emaniyyeye tâbî olanlar): “Ateş bize ancak sayılı birkaç gün dokunacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah katından bir ahd mi edindiniz?” (Eğer böyle bir ahd, almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez (Allah'ın ahdinde hilâf olmaz). Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?
Cehennem de yanıp, yanıp çıkarız diyen bu din öğreticilerine Allah nasıl cevap veriyor bakın.
BAKARA - 81
:Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).Hayır, (sandığınız gibi değil) kim günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa; işte onlar, ateş halkıdır ve içinde de devamlı kalacaklardır.
Devamlı cehennem de kalacaklarını kabul etmezler ama ayetlerde de cehennemden günahlarını çektikten sonra cennete girecekler diye de bir ayet yok.
O zaman sizin için de sizi Allah'a davet eden biri ya gelmiştir veya mutlaka gelecektir.
ALLAH'A DAVET EDEN BU ALLAH’IN DAVETÇİSİNİ MUTLAKA BULUN. NASIL MI? HACET NAMAZI KILIN ALLAH'TAN İSTEYİN. ALLAH'TAN İSTEYİN VE İMAN EDİN Kİ DÜNYA DA VE AHİRETTE DE MUTLU YAŞAYIN.
AHKÂF - 32 :Ve men lâ yucib dâiyallâhi fe leyse bi mu’cizin fîl ardı ve leyse lehu min dûnihî evliyâu, ulâike fî dalâlin mubîn (mubînin). Ve Allah'ın davetçisine icabet etmeyen kimse, yeryüzünde (Allah'ı) aciz bırakacak değildir. Ve onun Allah'tan başka dostları yoktur. İşte onlar apaçık dalâlet içindedirler.
Neden bekliyorsunuz? Hadi Allah'ın cennetlerine koşun.
AL-İ İMRAN - 133
:Ve sâriû ilâ magfiretin min rabbikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil muttekîn (muttekîne).Rabbinizden mağfirete ve arzı (yerleri) göklerle yer kadar olan cennete koşuşun ki; (o cennet), takva sahipleri için hazırlanmıştır.

Hacet namazını perşembeyi cumaya bağlayan gecelerde veya kandil gecelerinde kılınması asildir. Ama bütün gecelerde kılınabilir. Önce boy abdesti alınır. Sonra hacet namazına niyet edilir.
Namazda aşağıdaki âyetler okunur:
1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsî
2. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
2. Rekâtın sonunda: Ettehiyyâtü
3. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
4. Rekâtta: Fatiha + Ihlâs + Felâk + Nas.
Namaz tamamlandıktan sonra Allah’tan hacet neyse o istenir. Allah’tan mürşid istemek için bu namaz kılındıysa mürsid istenir.
Bu namazdan sonra hiç konuşmadan yatmak gerekir. Yatarken kıbleyi sağa alacak şekilde yatak kurulur. Vücudun ön cephesi kıbleye çevrilerek yan üstü yatılır, 3 Âyetel Kürsî okunur ve Allah’tan mürşid istenir. Eğer kişinin haceti mürşid değil de başka bir hedefe ulaşmaksa (zahirî veya Batıni bir hedef olabilir) o hedefe ulaşmak istenir. Sessiz zikir (hafî zikir) bu istekten sonra baslar. Yanüstü yatıldığı için sağ kulak yastığa gelecektir. Bas biraz sağa, sola oynatılarak kulakta kalbin atışlarının, basınç sebebiyle rahatça duyulacağı pozisyona gelinir. Ve kalbin her çift atışında “Allah, Allah” diyerek kişi Allah’ı zikr-i hafî ile (yani sessiz olarak) içinden zikredecektir.
Eğer ilk namazdan sonra yatıldığında birşey görülmez ise tekrar tekrar, her perşembeyi cumaya bağlayan gece namaza devam edilmelidir. Her gece de kılınabilir.

[email protected]
HADİ!
ALLAH YARDIMCINIZ OLSUN.