.
Zaman cenderesinde yol alıp yaş hanesine eklendikçe yıllar, bir karşılaştırmadır başlar eskiden her şey daha güzel ve bir başkaydı diye.
Kimimiz eskinin güzelliklerinden kimimiz eskinin zorluk ve yokluklarından yakınır durur, düşünce ve algımızın derinliklerinde seyahat ederek bu karşılaştırmaların orta noktasında bir şekilde buluşmaya çalışırız, en azından şu an yaşadığımız yer küredeki varlığımızı teselli edercesine.
İyi kötü yaş alıp yılları artı haneme yazmış biri olarak söylenecek çok şeyin olduğu da acı gerçek.
Eskiden de dünya kötüydü ve bu kadar acımasız, bu kadar aptal, bu kadar cahil ve bencildik lakin bu kadar cüretkar değildik.
Vicdanlı olmanın öneminden bahsedilir, merhametli olma gerekliliği öne sürülürdü. Haklı olmanın, adil olmanın, fedakar olmanın bir anlamı vardı hatta değer bulurdu bu kavramlar.
İnanmasak bile bilgiye önem verir, en azından saygı duyardık.
Lakin günümüz dünyasının kıymet olarak başına taç yaptığı temel değer maalesef ki güce sahip olmak olarak çıkıyordu karşımıza.
Sen güçlü ol, var git siyaseti kullan,
Sen güçlü ol, var git para ve zenginliğini kullan,
Sen güçlü ol, var git dini kullan,
Sen güçlü ol var git, futbol ve sporu kullan,
Sen güçlü ol var git, basını kötü niyetle kullan,
Çal, çırp, iftira at, uyuşturucu sat, kır dök, öldür parçala…
Her ne olursan ve her ne şekil olursan ol
Yeter ki güçlü ol.
Eskiden, su içerdik testiden esprisinin dışında en azından ulaştığın gücün kaynağı sorgulanır, ona göre de toplumun vicdan terazisindeki ağırlığınca kıymet görürdün.
Eskiden cehalet utanılacak ve tüm kötülüklerin temeli olarak kabul edilip değersizken, şimdiyse gücün pazarlayıcısı olmuş ve onu kıymetli hale getiren ahlaksızlıkla kol kola hükümlerini sürüyorlardı.
Cehalet gün geçtikçe semiren ve büyüyen bedeniyle omuzuna aldığı; hırsızlık, yolsuzluk, ahlaksızlık, zalimlik ve İblisin hükmündeki her nevi adilikle, soluk alınıp verilen her yere ve mekana hiç sektirmeden uğruyor ve kalıcı olarak yerleşiyordu.
Artık yaşam denen gariban mahluk son nefeslerini alıp veriyor, heyhat bilgili olmanın katillikle eş değer tutulduğu akıl tutulmalarının derin dişlilerinde eziliyor ve yok olmaya doğru olan yolculuğunun akışkanlığında kayboluyordu.
Toplumsal çürüme mi, hadi canım sende o da nereden çıktı?
Yok olup tarumar edilen aile mi, boş versene canım o da nereden çıktı?
Ezilip geçilen dostluk ve muhabbet mi, hadi canım sende öyle bir şey mi vardı?
Ulvi duygularla beslenen aşk mı, boş versene canım sende, bedensel hazlar ne diye denenip tüketilmesin?
Sorularını arkasına alan cehalet ve güçle hüküm sürüyor her eylem ve olgu nasıl olsa.
Bu ülke vatandaşları olarak;
T.C olan kimlik numaramız, Güç ve Cehaleti temsilen G.C olarak başlasa büyük bir çoğunluğumuz alkış tutacak neredeyse.
Ama yine de büyük bir alkışı hak ediyoruz hepimiz,
Cehalet mutluluktur sözünün menzilinde,
Haram ile Helali birleştirip, içine alkolün haramını, suyun da helalini katarak,
Kibir, riya, istismar, yolsuzluk, yalan dolan mezeleri eşliğinde,
Doya doya içip, gözümüzün önünü göremesek de,
Sarhoş olmadığımızı zannettiğimiz için…