Güzel insanlar peşlerinde güzel hatıralar bırakarak bir bir çekiliyorlar aramızdan. 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle biz de şehrimizin tarihine damga vurmuş doktorlarımızdan bahsetmeden geçemeyeceğiz.
Peki nedir 14 Mart gününü özel bir gün kılan? Bunu kısaca izah edelim;
II. Mahmut döneminde Tıbhâne-i Amire ve Cerrahhâne-i Amire adlı tıp okulunun açılış tarihi olan 14 Mart 1827 memleketimizde modern tıp eğitiminin de başlangıcı kabul edilir. 1919 yılının 14 Mart günü işgal altındaki İstanbul’da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane talebeleri işgale karşı bir protesto düzenlerleyerek okula Türk bayrağı asarlar. İngiliz işgal kuvvetleri müdahale edene kadar iki saat asılı kalan bayrak halka umut olur. 14 Mart, özünde milli bayram olup günümüzde sağlık haftası olarak kutlanmaktadır.
Niğde’de 1915-1926 seneleri arasında Sıhhiye Müdürlüğü yapan Dr. Mehmed Hayri’nin verdiği bilgiye göre o senelerde Niğde’de 1894 tarihinde açılan askeri depodan bozma bir hastane hizmet vermekteydi. Cumhuriyetin ilânından hemen sonra ise diğer illerle birlikte Niğde’de de Memleket Hastanesi açılmıştır. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar doktor ve bir o kadar da hemşirenin görev yaptığı Niğde’de 1924 mübadelesine kadar gayrimüslim hekimler sağlık hizmeti vermekteydi.
Şehir merkezinde bulunan 12. Alay’ın kadrosunda görev yapan askerî doktorlardan Dr. Yüzbaşı Azmi bey, yirmili yılların başında doğan çocukları sünnet etmekle kalmamış, Niğde halkının sağlık sorunlarına koşmuş, dertlerine derman olmuştu. Azmi yüzbaşının elinin uzanamadığı mahallelerde ise sünnetçilik, çalgıcı ve kalaycı çingenelere düşerdi.
Büyüklerimden dinlediğim kadim Niğde hikâyelerinin baş kahramanları cambaz Kemiksiz Ali, kışın buzu kırıp suya giren sporcu Alman Ahmet ve Burunsuz Abdullah idi. Abdullah’ın burnunun frengi denen bir hastalıktan düştüğü söylenirdi. Bir insanın nasıl burunsuz olabildiğine kafa yorar, frengi lâfını duyduğumda ise ürperirdim. Meğerse Abdullah’ın iyi kötü bir burnu varmış. Şöyle ki:
Niğde Mebusu Hüseyin Ulusoy’un kardeşi Dr. Hasan Ulusoy’un anılarından öğrendiğimize göre 1931 senesinde Niğde Memleket Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Burhan Bey, Burunsuz Abdullah’ın yüzüne, kolundan naklettiği bir parça ile burun monte etmiş, böylelikle Niğde’nin ilk estetik operasyonuna imza atmıştır. Hastanelere gelen penisilinlerin bozulmasın diye kuyulara sarkıtıldığı o dönemin Niğde’sinde gerçekleştirilen ve tıp literatürüne geçmesi gereken bu operasyon, memleketimizin yitip giden hafızasının dehlizlerine karışan nice ilginç olaydan biridir.
o senelerinde sağlık hizmeti veren kişi ve kuruluşlar kıt olduğundan halk, geleneksel metodlar ve kocakarı reçeteleriyle hastalıkların önünü almaya çalışırdı. Sıtmanın kökü henüz kurutulmamış, antibiyotikler icad edilmemişti. Kinin, iyot ve kireçkaymağı gibi maddeler mikrop öldürücü olarak kullanılmaktaydı. Niğde kent merkezi bir nebze doktor, ebe, hemşire yüzü görse de köyler hepten yokluk içindeydi. O dönemlerde köy öğretmenleri hem doktor, hem baytar, hem ziraatçı, hem hukukçu; hasılı köylünün akıl danıştığı kişiydi.
Sıtma olanlara sigara kağıdına sarılı sülfat ve kinin yutturulup, parpılamaya götürülürdü. Mahalle aralarında parpılayıcı kadınlar olurdu. Parpılama, bıçağı okuyup üfleyerek hastanın yüzüne gözüne sürmek şeklindeki hafif bir nazar değmesin misali tükürük ve üfürük tedavisiydi. Kupa çekme, toprak sarma, sülük tedavisi ve bitkisel çözümler o günlerin geleneksel tıp yöntemleriydi.
Kırık çıkık olduğunda ise et ekmek sarılır; daha ağır vakalarda sınıkçılara başvurulurdu. Sınıkçı Nevriye, Sınıkçı Eskigümüşlü Şaban ve Sınıkçı Kör Salim en meşhurlarıydı.
Askerliğini sıhhiyeci olarak yapanlar doktor muamelesi görür, sivil hayata geçtiklerinde iğneci olarak hizmet verirlerdi. Niğde’nin kadın ve erkek innecileri vardı: İğneci Hacimin, İğneci Münciye, İğneci Hidayet, İğneci Hüseyin ve İğneci Ahmet Necati Sungur en bilinenleri idi. Mahalle ebeleri bir yana, Niğde’nin ilk mektepli ebesi Tokmağın Kâmile idi.
Ellili yıllara kadar Niğde’de doktor muayenehaneleri yoktu. Hekimler, hastane dışındaki vakitlerini Hayri Bey’in (Hayrettin Bilgen) veya Naim bey’in (Naim Erem) eczanesinde geçirirler, hastayı orada muayene eder veya haber gelirse hastanın yanına giderlerdi. Memleket Hastanesi Başhekimi Burhan beyin kır atı, Milletvekili Ergun Özkan’ın babası Askeri doktor Hacıbey’in boz eşeği, Şöför Abdi’nin, Abraş Bahattin’in otomobilleri ve beygir arabaları ambulans hizmeti görürdü.
Niğde’de sıtma mücadelesi için Dr. Ferit Bey’in, üstü açık bir otomobille köy köy dolaştığını arşiv fotoğraflarından öğreniyoruz. Anıları günümüze kadar gelen Niğde’nin efsane doktorları arasında Dr. Mehmet Ali Derman’ın ayrıcalıklı bir yeri vardır. Kafkas asıllı olan Derman, Niğde’nin ilk özel hastanesini açmış, hem operatör, hem dâhiliyeci, hem de kadın doğumcu olarak hizmet vermiştir. İlk kadın hekimimiz Topçunun Müzeyyen (Dr. Müzeyyen Toker) muayene ettiği hastaların maddi durumu müsait olmayanlarından para almaz, kız çocuklarını okutur, çeyizlerini hazırlar ve evlendirirdi. 1963-1973 yılları arasında Niğde Belediye Başkanlığı yapan Dr. Sami Yağız ise ihtisasını Amerika’da yapan ilk Niğdeli hekim olmuştu. Sonradan siyasete atılan doktorlarımız ise Dr. Hüseyin Ülkü, Dr. Abdurrahman Kamar, Dr. Ruhi Soyer ( 1936 senesindeki düğününü bizzat Atatürk yapmış, Ankara Palas’taki merasimde hazır bulunmuştur)
Dr. Doğan Baran, Sağlık Bakanlığı, Göz Doktoru Salih Katırcıoğlu ise Milletvekilliği yapmıştır.
Röntgen Mütehassısı Dr. Ertuğrul Erem, Çocuk doktoru Hamdi bey, Dr. Nevzat Tuncel (KBB) Başhekim dahiliyeci Sedat Şanver, Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Hakkı Altan; “Aman doktor derdime çare” diye yakaranlara “ Geçince bir şey kalmaz” demesiyle ün yapmış saygın bir hekimdir. Niğde’nin en popüler doktorlarından birisi Naci Ercan’dır. Uzun yıllar vizitesi 5 liradan hasta bakmış, tüm Niğdelilerin sevgisini kazanmıştır. Doktor Meliha Alpay, Niğde’nin tanınmış kadın doğumcusudur. Sonradan İstanbul’a taşınmıştır. “Doktorlar emekli olmaz sözünü” hayata geçiren ve 96 yaşına kadar aktif çalışmayı sürdüren Dr. Suat Sönmez de bir dönem politikanın içinde olmuştur. Hatırda kalan doktorlardan, Dr. Kâzım Mutlu, Cevdet Çavuşoğlu ve Cevdet İşeri ( Bevliyeci) uzun yıllar hastanede görev yapmış, Dr. Mehmet Köroğlu ise Niğde’nin renkli bir siması olarak memleketin tıp tarihinde yerini almıştır. Köroğlu, Tıp Fakültesinde okurken 50 tane işe girip çıktığını anlatmıştır. Dr.Yakup Ekici, fakülteyi bitirip Niğde’ye Hükümet Tabibi olarak atandığında; babası inneci Mustaafendi, oğlunun personeli olarak maiyetinde çalışmıştır. Bor Hükümet Tabibi Dr. Ali Tekeşin ise Selin Sayek Böke’nin dedesidir. Hükümet Tabibi Dr. Ahmet ve eşi Göz Doktoru Aysel Doğru da Niğde’nin isim yapmış doktorlarındandı.
Altmış ve yetmişli yılların Niğde’sinde 14 Mart günü Tıp Baloları düzenlenirdi. Niğde sosyetesinin arz-ı endam ettiği baloların açılış dansını dönemin valisi ve eşi yapar, daha sonra diğer çiftler dansa kalkarlardı. 1967 yılının 14 Mart’ında balo çıkışında davetliler Hafızların dükkânının yanmakta olduğunu duydular. Tereddüt etmeksizin erkek kadın, salon kıyafetleriyle yardıma koştular. Elbirliği ile komşu dükkânlarda bulunan malları boşaltıp, oluşabilecek zararın önünü aldılar.
Şimdi yerinde yeller esen Cumhuriyet Restaurant’ta düzenlenen 1979 yılının 14 Mart Tıp Balosunun davetlileri arasındaydım. Oldukça eğlenceli geçen balonun sonunda yardım dernekleri yararına çekilişler yapılmıştı. O vakitler, öyle herkesin arabası olmadığından devlat erkânı dışındakiler evlerine yürüyerek dönerlerdi. Gece boyunca dans etmekten, oynamaktan yorulanlar, bir de üstüne, vuran ayakkabılarla yol teperlerdi.
Dünya talihsiz bir salgınla boğuşurken kendilerine bulaşma ihtimali olduğu halde adeta vatan savaşı verircesine çalışan doktorlarımız ve sağlık ordumuzun neferlerinin bayramını kutlar, önümüzdeki 14 Martlarda yine böyle güzel eğlencelerin tertip edilmesini temenni ederim.