Son zamanlarda fakirleşen Rica ülkesi yetkilileri de T ülkesinin üzerindeki emellerini gerçekleştirebilmek için kollarını sıvamışlar. Zaman
içerisinde ve usanmadan bu ülkeye gelmişler, gitmişler... Gelmişler, gitmişler... T ülkesinin insanlarının genlerinden, rüyalarına kadar araştırmalar yaparak bu yüce ülkede, insanların aile hayatlarını ve inanç sistemini de içine alan bir çok konuda büyük bir istihbarat ağı oluşturmuşlar. Elde ettikleri bilgilerle T ülkesinin insanlarının beyinlerine girerek, kültür tahribatlarıyla, siyasi şoklarla ve şartlandırarak onları şapşal hale dönüştürmek istemişler.
Bir gün Rica ülkesi istihbarat bakanı Soyka, Kral Vıddırıvızık’ı telefonla aramış : «Beyefendi biz muhataplarımıza asla taviz vermeyiz. Siz gayet iyi biliyorsunuz ki bizim hassasiyetlerimize dokunanları ya da bizim talimatlarımıza uymayanları, ne yapıp, ne edip er-geç kaza süsü vererek, intihar etti diye yaygara kopararak, kalp krizi geçirerek geberdi diyerek ortadan kaldırıyoruz. Ülkenizin başında sağ-selim kalabilmeniz için şimdi beni dikkatlice dinleyin... Size sunacağım altı konuyu süratle gerçekleştirmeniz gerekmektedir.
Bunlardan birincisi, «ülkenizdeki dil birliğini bozarak ilerde yeni oluşturulacak küçük ülkeler için birer kapı aralamalısınız! Bu sebeple çeşitli dillerle yayın yapacak kurumlar oluşturun...»
İkincisi, ülkenizin bölünmesi gereken ve size daha önceden sınırlarını belirttiğimiz bölgelerinde çocukların, gençlerin ve insanların eğitimlerini zorlaştırarak yozlaştırın… Yapacağınız imthanları şaibeli hale getirin. Halkın devlete olan güvenini kaldırın. Korkuyu ve endişeyi hâkim kılın... Onları iyiyi ve kötüyü ayırt edemeyecek hale getirin. Okulları öğretmensiz, köyleri, şehirleri okulsuz bırakın. Öğretmenleri bilgisiz ve sorunlu duruma sokun... Bilgisiz, seviyesiz öğretmenler, kasap gibi doktorlar, sapık imamlar, hırsız, iftiracı siyasetçiler yetiştirin. Hocaları siyasetçi, siyasetçileri terörist, ilim adamları gafil, bir ülke görüntüsü için süratle kollarınızı sıvayın... Tek tip fertler oluşturun. Cahil, bilgisiz, ulu orta birbirlerini kötüleyen, fikir sahiplerini susturacak, iki kelimeyi de bir araya getiremeyen fertler üretin, propagandalarımızı yutabilecek seviye ve kişilikteki insanlar bizim işlerimizi kolaylaştıracaktır. Halkın sağlıklarını hiçe sayın… Hastaneleri doktorsuz, şehirleri hastahanesiz bırakın…Doktorları problemli hale getirin… Fabrikaları, iş yerlerini, üretim merkezlerini birer birer satarak ya da kapatarak ortadan kaldırın. Bu yolla işsizliği, yoksulluğu ve yolsuzluğu mümkün mertebe artırın… Sadaka ekonomisi oluşturun… İnsanları dilenciliğe alıştırarak aşağılayın… Eğitimi, çalışmayı, sağlık sorunlarını zorlaştırıcı uygulamalarla, uzaklıkları, yol bozukluklarını, problemleri müşkülat oluşturularak zirveye çıkarın. Toplumu dert yükleyerek, haksızlık yaparak, zulmederek kötülüğe, şerre, fakirliğe alıştırın… Tüccarları iflasa sürükleyecek şartları oluşturun, borçluların intihar etmelerinin yollarını açın… Bölge halklarını isyanlarla, tepkilerle ileride projelerimiz istikametinde bize teslim olabilecek hale gelmelerini sağlayın. Masum insanların üzerine polis gücü göndererek zulmü yaygınlaştırın !»
Üçüncü isteğimiz ise, «Din adamlarının dini bilgiler aktarmalarını önleyerek halkı uyandırmalarını süratle engelleyin. Insanları gizli açık din düşmanlığı yaparak Allah’tan, Peygamber’den ve Kuran’dan koparın… Camilerde bize uygun olmayan âyet ve sûrelerin okunmasını yasaklayın. Hangi kadının rahibe hangi kadının Müslüman olduğu anlaşılamayacak bir şekilde örtünme ya da türban kargaşası çıkarın. İslâm’ı, din adamlarını, Müslüman’ları siyasallaştırmak, dini yozlaştırmak sizin gayretlerinizle ustaca, gizli veya açık yöntemlerle yapabilecek kolay bir iş ! Bunu biz sizi geçmişten itibaren izleyerek gördük… Bunları demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi bizim dünyamıza yakışmayan fakat projelerimizi gerçekleşirmek için kullandığımız söylemlerle gerçekleştirin.
Dördüncü konu ise, ülkenizde bizim tarafımızdan kültür yoluyla oluşturduğumuz para için her şeyi yapabilen güzel kadınları, cinselliklerini ön plana çıkaracak şekilde, bize karşı olan muhalefet parti milletvekillerine, ünlü yazarlara, ordu mensuplarına, sporculara göndererek onları, ruhen, fizik olarak çökertin… Ayrıca onların hedefteki insanlarla çıplak resimlerini, eklemeler yaparak, iğrenç hale getirerek, yayınlayın ve dünyaya rezil edin. Vatanseverliği, milliyetçliliği, ülkücülüğü, dürüstlüğü terör gibi algılattırın… Bölücülüğü vatanseverlik gibi gösterecek uygulamalar sergilettirin!
Beşinci konu, yolsuzluğu, hukuksuzluğu, adaletsizliği, vicdansızlığı «ileri demokrasi» safsatalarıyla zirveye çıkarın, devleti, devlet adamlarını, yargıçları yozlaştırın.
Altıncı konu da, bizim dünya üzerinde yürüttüğümüz, ülkelerin psikolojik yolla ele geçirilmesiyle ilgili kırk ayaklı projemiz içerisinde orduların yıpratılması konusu da var. Yani size ilettiğimiz projelerin uygulanmasında engel çıkarabileceklerin başında olan ordunuzun ve mensuplarının yıpratılması ve etkisizleştirilmeleri gerekecektir. Bunların yanlarında bulunan, ilim adamlarını da siyaset önderlerini de çeşitli şekillerde susturun. Milletin hatıra kaynaklarıyla, dini ve tarihi bağlarıyla da oynayın, okulları satarak, kurumları kapatarak, ortadan kaldırın. Ülkenizde yaşayan insanları ruhen yaşatacak moral unsurları ve bunların tarihi dayanaklarını süratle imha edin. Çaktırmadan tarihi konakları ve ormanları yakın ! Rica halkı, ülkenizdeki zenginliklerin ülkemize aktarılması yolunda atacağınız bütün bu adımlar için sizi ilerde şükranla anacaktır.» demiş.
Kral Vıddırıvızık bu sözlerden sonra yardımcılarına : «Memleketimizi bölerek parçalamak ve Rica ülkesi tarafından bize verilen görevleri harfiyen uygulamak bizim için şeref olacak ! Federasyon ya da eyalet gibi söylemlerle halkı uyutarak yola koyulmalıyız ! Bu sebeple derhal teröristlerle temasa geçin, gizli ve sürekli bir işbirliği oluşturun…» şeklinde talimat vermiş… Kendinden çok emin bir şekilde kendisine oy verenlere değil, kendisini ülkesinin başına getirenlere bir şükran borcu olduğunu düşünmüş. Elindeki satırla masasının üzerinde bulunan büyük bir kabağı önce ikiye, sonra dörde bölerek : «İşte bize verilen görev bu şekilde!» diye uygulamalı bir açıklama yapmış. Orada bulunan 18 kişi bıyık altından gülümseyerek ona «helal olsun sana, millet seninle gurur duyuyor… kahraman insan !» diye tezahüratta bulunmuşlar. Kral Vıddırıvızık hepsini bölünen kabağın ortasında bulunan çekirdekleri yemeğe çağırmış. Onlara: «Biliyorsunuz kabak çekirdeği E vitamini bakından çok zengin bir yiyecek... Bu gece yataklarınıza güçlü birer erkek olarak gireceksiniz.» demiş.
Kral Vıddırıvızık, ülkesinde kendisine karşı yapılacak saldırılardan, aleyhinde haber yazan yazar ve gazetecilerden de oldukça korkuyormuş. Önce kendisini koruyacak 999 kişilik bir koruma ordusu tesis ettirmiş. 333’ünü dış geniş daireyi teşkil edecek şekilde görevlendirmiş… Uzaktan koruma yapacak olan bu keskin nişancılar grubu ise gerekirse yüksek evlerin çatılarına veya camilerin minarelere çıkmaları, oralarda bulunan baca ve çömlek neler varsa içlerine girerek etrafı dikiz etmeleri öğütlenmiş. Orta dairede bulunan 333 kişilik koruma ordusu da Kral Vıddırıvızık’ı öfkeli halkın ya da köpeklerin saldırılarına karşı korunması için etten bir duvar oluşturulacak şekilde yerleştirilmeleri emredilmiş. İç dairede bulunan 333 kişilik ekip de sırtları Kral Vıddırıvızık’a dönük bir vaziyette çevreyi kolaçan edecekler, olur ya diğer iki daireyi aşıp gelenler olursa üzerlerine çullanarak, hapşırtan, öksürten, kusturan, ağlatan ve şapşallaştıran gazlar sıkarak onları etkisiz hale getirecek özellikler taşıyorlarmış.
Eh iste, Kral Vıddırıvızık’ın yoksul halkın kesesinden maaş ödeyerek oluşturduğu bu vaziyetteki koruma ordusunun çok uzağında oluşturulan ücretli kalabalıklara seslenirken kosalması da, hava atması da bu sebeptenmiş…
Bir gün adamlarından Tırıklı Naci koşarak huzuruna gelmiş. Bel büküp gerdan kırdıktan sonra : Efendim araçlarımızla Kul şehrinde, İbretlik mahallesinde oturan 90 yaşındaki Kahraman Ali Efendi’nin telefon konuşmalarını dinledik. Size bu adamın «Kral Vıddırıvızık ülkemizi yabancılara peşkeş çekiyor» diye size bol bol küfrettiğini tesbit ettik. Beddualarının da haddi hesabı yok… Bu herifi terörist diye tutuklayalım mı, yoksa namaza giderken kaza süsü vererek veya evinde yalnızlaştırdıktan sonra icabına bakıp intihar etmiş görüntüsüyle ortadan mı kaldıralım?
Kral Vıddırıvızık : «222 kişilik kaleşinkoflu, el bombalı, coplu, biber gazlı bir polis ekibiyle gidin önce evlerine baskın yapın. Adamı ve ailesinin yüreğini ağzına, korkutarak anasından emdiği sütü de burnundan getirin...» demiş.
Tırıklı Naci : «Efendim adam 90 yaşında, anası maması yok!» derken Kral Vıddırıvızık müdahale etmiş : «Ulan Tırıklı, ben söz gelimi söyledim... Ne diyorsam onu yapın. Bana da neticesini söyleyin ki rahatlayayım!» diye öfkelenmiş.
Ülkenin 600 kilometre uzağında bulunan Kul şehrinde, İbretlik mahallesinde oturan 90 yaşındaki Kahraman Ali Efendi’nin evine 222 kişilik kaleşinkoflu, ellleri bombalı, coplu, biber gazlı, her birisi ızbandut gibi heybetli olan bir polis ekibiyle baskın yapılması telsizle emredilmiş. Gereken de yapılmış...
Kahraman Ali Efendi 222 kişilik kaleşinkoflu, elleri bombalı, coplu, biber gazlı her birisi ızbandut gibi heybetli bir polis ekibini görünce güleryüzle onları bahçesine davet etmiş. Çocukları, torunları, çocuklarının torunları koşturmuşlar, masalar kurulmuş, sandalyeler temin edilmiş, kuşun sütüne kadar, etlilerden, sütlülerden, tatlılardan oluşan yiyecekler ikram edilmiş. Polisler tıka basa karınlarını doyurmuşlar. Yemek sonrası her birinin ellerine yıkamaları için sabun verilerek ibriklerle sular dökülmüş, peşkirler ikram edilmiş.
Kahraman Ali Efendi onlara : «Ben ülkemizde 40 yıl öğretmenlik yaptım. Binlerce insan yetiştirdim. Sizi de ben, çocuklarım gibi biliyorum. Vatanımız, dinimiz, kitabımız, bayrağımız, milletimiz sizlere emanet. Benim de torunlarım ve çocuklarım arasında polisler ve subaylar var… Ne iyi yaptınız gelmekle… Ben arasam bulamazdım böyle bir kalabalığı... Çok severim ben misafiri ve ikramda bulunmayı... Allah’a şükürler olsun.» demiş... Bu sözlerinin ardından : «Size bir tavsiyem olacak...Siz doğru yürüyün evlatlarım eğri mutlaka belasını bulur... Sizi tekrar beklerim » şeklinde içinden geçenleri söylemiş.
Polisler de onun anlamlı sözleri karşısında gözyaşlarını tutamamışlar.
Nihayet oradan hüzünlü bir şekilde ve kendilerini suçlu hissederek ayrılmışlar.
Kral Vıddırıvızık bir kaç gün sonra korumalarına Tırıklı Naci’yi çağırmalarını emretmiş.
Bir kaç dakika sonra Tırıklı Naci nefes nefese gelmiş. Kral Vıddırıvızık : «Ne oldu şu bana küfreden adamla ilgili hikâye? Ben çağırmazsam, sizin hiç sesiniz çıkmıyor...» diye çıkışmış...
Tırıklı Naci : «Efendim biraz evvel istihbarat merkezimize bilgi verildi... Polislerimiz dediğiniz gibi yapmışlar. 90’lık adama ve sülalesine gereken dersi vermişler...
Kral Vıddırıvızık : «Tırıklı Naci, önce benim emrime uyacak her vilayette birer mahkeme kurdurun, ardından hapishaneleri ülkede artırarak yaygınlaştırın. İstihbarat merkezimizde bir iftira ve tertip komisyonu oluşturarak, ülkemizin vatan, dil ve din birliğini savunanları düzmece belge ve bilgilerle tutuklatarak etkisizleştirin. Ülkemiz T’nin sürekli bir şekilde Rica ülkesi’ne bağımlılığını sağlayacak tarımsal ve hayvansal gelişmeleri süratle durdurun. Ülkemizdeki hayvan nüfusu da, insan nüfusu da çeşitli yöntemlerle iyice azaltılmalıdır! » talimatını vermiş.
Tırıklı Naci : «Emirleriniz başımın üstünde» diyerek süratle dışarıya çıkmış.
Gel zaman git zaman, ülkede hayvan nüfusu iyice azalmış, başka ülkelerden virüslü, hastalıklı hayvanlar ülkeye çeşitli şekillerde sokulmuş. İnsanlar aşırı şişmanlayarak kendilerini taşıyamaz hale gelmişler. Zihinlerde oluşan düşünce bozukluklarıyla, aile içerisine kadar şiddet, cinayet ve intiharlar girmiş. Kral Vıddırıvızık, çevresindekiler, onların çocukları zenginliklerine zenginlik; servetlerine de servet katmışlar.
T ülkesinde ne kadar kıymetli şey varsa gizli açık Rica ülkesine taşınmış. T ülkesinin insanları genç yaşlarda açlıktan, yoksulluktan, hastalıktan birer birer ölmüşler. Her ölen için kalp krizinden ya da gripden öldü diye raporlar tanzim edilmiş... Çocuklar burunlarına konan sinekleri dahi kişeleyemeyecek bir şekilde, bir kemik yığını haline gelmişler.
Bu ülkede yaşayan kahraman, onurlu olduklarını söyleyen 33 kişi gizlice bir araya gelerek Profesör Dua’yı ziyaret etmişler ve ülkenin kötü gidişatını durdurmak için kendilerine yardımcı olmasını istemişler.
Profesör Dua onlara : «Rica ülkesinin binlerce askeri, içlerinde silah bulunan çantalarıyla ülkemize girdiler. Her taraf kuşatılmış vaziyette. Beni tutukladıkları zaman hiçbirinizin sesi çıkmadı. Aksine Kral Vıddırıvızık’ı meydanlarda alkışlarınızla ödüllendirdiniz. Ben gazetelerde binlerce kez eğitim çökertildi, sağlık sistemimiz can çekişiyor, ekonomimiz ayaklar altında diye feryat ettim. Ben haykırdıkça dindar insan aleyhinde niçin yazı yazıyorsun şeklinde bana hakaretler yağdırdınız. Bir çok şeyi kaybettikten sonra mı uyandınız! Defolun karşımdan… Sizin gibi, aciz, korkak, vatan sevgisi taşımayan, inançsız ve ruhsuz insanları görmek istemiyorum.» demiş.
Rica ülkesi içinde askerler bulunan helikopterleri, uçakları, elektronik sistemlerini alt üst edecek uzaktan kumandalarla düşürülmüş ve kaza süsü verilerek her olay kapatılmış. Ünlü sanatçılar, ülkelerini seven bürokratlar birer birer trafik kazası kılıfıyla, serserilere bıçaklattırılarak, ortadan kaldırılmışlar. Genç kızlara babalarının ve annelerinin karşılarında tecavüz edilmiş… Kral Vıddırıvızıkçıların hazin halleri; mücadelecilerin, vatanseverlerin çırpınışları olumsuzluklara hiç engel olamamış.
Kral Vıddırıvızık bunlar olurken koltuğunun sağlamlığını düşünürek gerinmiş. Derin nefes almış. Bu arada kapısı kuvvetli bir tekmeyle açılmış içeriye çantalarıyla dört siyah elbiseli adam girmiş... Onlardan biri :
Çok saygıdeğer Kral Vıddırıvızık, efendim bizim başkan size bir ikramda bulunmamızı istedi. Zat-ı âlinizin tarafımızdan kullanma süresi doldu. Ülkesine ve milletine hayırları dokunmayan, kendi insanlarına çıkarları için kötülük yapmaktan çekinmeyen bir adamın bize faydalı olacağını düşünmüyoruz» demiş ve çantasını açarak içinden çıkardığı silahla onu vurmuş. Hiç bir şey olmamış gibi silahı orada bırakarak ayrılmışlar. Gazeteler Kral Vıddırıvızık’ı Profesör Dua’nın vurduğunu yazmışlar. Ülke öylesine karışmış öylesine karışmış ki «sizi biz kurtaracağız» diye bir çok ülkeden gemilerle askerler gelmiş ve T ülkesine yerleşmişler! Bu büyük ülke beyinleri küçük, hırsları büyük yöneticileriyle ve uyutulan halkın maharetleriyle böylece haritadan silinmiş...