Ortadoğu denen kaynayan kazanın tam orta noktasında bulunan ülkemiz.
“Coğrafya Kaderdir” sözünü doğrulayan konumu gereği;
Yine tarihi
Yine zorlu,
Yine meşakkatli,
Yine varlığını koruma ve sürdürme noktasında, millet olma refleksini bir kez daha sergiliyor olmanın güçlükleriyle karşı karşıya.
Tek yürek atımının ülke sınırlarını dolaşan vatan ve onun gerçek tezahürü olan bu aziz toprakların;
Gerek ekonomik, gerek siyasi gerekse de askeri olarak dört bir yandan kuşatılıp çevrelenmesinin çıkış noktası…
İçi ferahlatan, dişleri titreten amma illaki de yüreğimizi soğutan buz gibi suyu olacak olan “Barış Pınarı” suyunun;
Terör denilen uluslararası taşeronluğa.
Her zaman ve vakitte bizleri arkadan vuran Arap Birliğine.
Siyonist ve bu topraklar üzerindeki niyeti kendi inancında yatan İsrail’e.
Yıllardır kapısında süründürüp, asla güven vermeyen Avrupa Birliğine.
İşgal sebepleri yaratıp girdiği yerin kanını emen esas işgalci Amerika’ya.
Türkü, Kürdü, Arap’ı ve birçok etnik kökeniyle.
Tarihin her zamanında, hem de tarihi yeniden yazan en muhteşem gerçeklikleriyle,
Bu milleti bilememenin,
Bu milleti tanıyamamanın,
Güneşi ısıtmaz,
Rüzgarı üşütmez zannedenlerin…
Gerçeği bildiğinde yaşlanan insanlar misali,
Ülke iradesinin gerçekliğiyle karşılaştığında kendi izanını yitirecekler gibi…
Üzerinde Ay Yıldızın dalgalandığı ve dalgalanacağı her yerde…
Bir Umut…
Bir İnsanlık…
Ve İnanç denen kelimenin esas manasını…
Öğrenecek olanların.
Yaşam yolları üzerindeki geçici sığınakları değil.
Al bayrağın gölgesinde…
Ezan sesinin huşusunda…
Bu coğrafya insanının kalbini ısıtandı…
Bu muhteşem pınarın suyu…