Öğretmene Performans Dayatması ve Gerçekler
 
2000’li yıllardan bu yana her fırsatta dillendirilen ve MEB tarafından toplam kalite yönetimiyle alt yapısı hazır hale getirilen “performans” değerlendirimi “Performans Yönetim Sistemi” adı altında seçilen beş pilot ilde geçtiğimiz yıl uygulanarak test edilmiş, öğretmen ve idarecilerin iş yüklerini “ücretsiz” olarak artırdığı anlaşılınca tüm yurt sathında uygulama geçilmesi yönünde  kamuoyu oluşumu için servise sunulduğunu günleri yaşıyoruz.
 
 
     Uygulamada olan ve bizzat yaşadığım Performans Yönetim Sistemine göre, ilkokul, ortaokul ve lise de okuyan öğrenciler ve velileri, öğretmenler ile okul yönetimi hakkında birbirlerini değerlendirip, elektronik ortamda görüşlerini bildirme üzerine kurulu. Sistem aynı e-okul uygulamasında olduğu gibi bakanlıkça verilen şifreyle girilerek uygulandığını yaşarak yaparak öğrenenlerdenim.
 
 
      Zümre öğretmenlerin birbirlerini ve okul idaresini, okul idaresinin öğretmenleri, veli ve öğrencilerin okul idaresi ve öğretmenleri bu sistem üzerinden değerlendirmesi ve analiz edilmesi öngörüldüğü gibi bir yalınsama yaratılmasına,  okulların öğrenciler ve veliler tarafından denetleneceği, bunun da eğitimin daha sağlıklı işlemesi için gerekli olduğu gibi oldukça masum bir görüntü ile servis edilse de uygulamada bunu tam  tersi sonuçlar çıkacağı bilinen bir gerçekliktir.
 
 
      Getirilmek istenen sistemle bundan böyle “veli müşteri öğretmen ise satış görevlisi” olarak konumlanacağı kesindir. Kamusal bir hizmet olması gereken eğitimin tüm süreçlerinde “ piyasanın” kuralları işleyecek, eğitimin ticarileştirilmesi yönünde büyük bir adım daha atılmış olarak eğitim hizmetinin alınır satılır hale getirilmedi “başarılmış” olacaktır.
 
 
      Benim gibi yıllar yılı eğitim alanında çalışmış emekçilerin mevcut sicil yönetmeliğinin ne menem bir yönetmelik olduğunu, savunulacak bir yanının olmadığını elbette biliyorum. Ve fakat bilmekle birlikte yeni geliştirilen performans değerlendirme sisteminin, mevcut olumsuzlukları gidereceği söyleminin gerçeği yansıtmadığını da biliyorum.
 
 
     Bakanlığımız yeniden gündeme sokulan Performans Yönetim Sistemi, öncelikle meslek tanımımızı belirsiz hale getirmektedir. Çünkü öğretmenin mevcut iş yükünden daha fazla çalıştırılmasına yönelik olarak uygulanacak performans değerlendirmesinin ücretsiz ve çalışma saatlerinin daha da artması ile sonuçlanmasının kaçınılmaz olduğunu yaşayarak öğrenenlerden biri olarak net bir biçimde ifade etmeliyim ki  bu sistemle eğitimin niteliğinin artması mümkün değildir.
 
 
       Performans değerlendirme uygulamaları “çalışanla çalışmayan ayırt edilsin” propagandası üzerinden hayata geçirilmeye çalışılacağını biliyorum. Bundan amacın öğretmenlerin ve idarecilerin iş yükünü arttırmak olduğu açıktır. Bakanlık makamına gelenlerin yıllar yılı “Öğretmenler 3 ay tatil yapıyor, öğretmenlerin yeterliliklerini ölçeceğiz” mealinde demeçler vermesinin neye hizmet ettiği biz eğitim emekçileri tafından iyi bilinmelidir.
 
       Evet, bu ve buna benzer açıklamalar eşliğinde performans değerlendirme uygulamalarının hayata geçirilmek istenmesi dikkat çekicidir. Eğitimde nitelik ve başarının arttırılması için uygulandığı iddia edilen yöntemin, yüz binlerce ücretli öğretmenin güvencesiz olarak çalıştırıldığı koşullarda, hangi nitelik ve başarıyı arttıracağı şüphesi bir yana güvenceli çalışanlar arasındaki “iş barışını” da bozacağı bilinmelidir.
 
       Performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, herkesin birbirinin “rakibi” olduğunu düşüncesi kendiliğinden okullarımıza yerleşecektir.
 
       Bu uygulama ile ayrıca okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile eğitimdeki çeşitli kademelerdeki yönetim organları (okul yönetimi, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb) ile ilişkilerde koşullandırılmış ve bağımlılık (koşulsuz biat kültü)) ilişkilerini daha üst sev yelere çıkacağı da unutulmamalıdır.
 
         Eğitim sistemimize elbette yalnızca öğretmenin değil, bir bütün olarak eğitimin niteliğine ilişkin öğrenci ve velilerin okulda oluşturulacak kurullara katılımı sağlanarak görüş, öneri ve eleştiride bulunmalarına olanak tanınacağı demokratik ortamlar yaratılmalıdır.    
 
   
        Sözün özü özeti; Öğretmenlerin performansını ölçmek bahanesiyle, eğitimde sözleşmeli ve güvencesiz istihdamı yaygınlaştırmak, uzun vadede eğitim emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmaya hizmet edecek uygulamalarının bizlere dayatılması umarım biz eğitim emekçilerin aklını başına getirmeye ve bir arada mücadele etmemize vesile olur.