Ahmet Kuddusi Hazretleri “Hazinetül Esrar ve Ganimetül Ebrar” isimli eserinde namazın zahiri ve batini şarları isimli bölümünde” sen dersen ki Allah Teâlâ “muhakkak ki namaz hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar” buyuruyor ve ben de namaza devam ediyorum buna rağmen bu ayetin sırrını nefsimde müşahade edemiyorum. Sana şöyle cevap veririm. “Öyle zannediyorum ki sen, namazın zahiri ve batini şartlarına riayet etmiyorsun ve buna rağmen kendini kurtuluşa ermiş namaz kılanlardan zannediyorsun. Zira namaz işi çok zor ve büyük bir iştir. Namazın sırrına ancak ilmini tahsil eden ve açıkladığımız gibi amel etmeye gayret eden kimseler nail olabilir. “ diyerek namaza dair önemli ve hassas bir ölçüyü dile getirmiştir.
Yine aynı eserde Kuddusi Hazretleri:
“Ey Allah yolunun yolcusu ve O’nun rızasını arzulayan kişi. Bil ki selef-i salihin, namaz kılanın en güzel edebinin kalbin az veya çok masiva ile ilgilenmemesi gerektiği üzerinde ittifak etmişlerdir. Akıllı kimseler ki dünyayı reddetmemişler; ancak namazı emronuldukları gibi kılmak için dünyayı reddetmişlerdir. Çünkü onlar dünya ve dünyevi meşgaleler kalplerini meşgul ettiğinde münacat makamına olan arzuları ve yakınlıklar yurduna olan rağbetlerinden ve batınları ile yeryüzünün Rabbine boyun eğdiklerinden dolayı, dünyayı reddetmişlerdir. Zira zahiri olarak namazın huzuru zahirin boyun eğmesi; kalbin namazda masivadan boşalması da batının boyun eğmesidir. Batıni huzur olmaksızın zahiri huzuru göremezler. Bu sağlanmazsa onların boyun eğmesi mümkün olmaz ve onların kulluğu zarar görür. Tefekkür et, basiret üzere ol; gafil olma ve Allah yolunda gerçek manada cihat et. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur “bizim uğrumuzda cihat edenleri, elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. “ (ankebut:29/69)” Diyerek namazın Bâtıni ve zahiri yönlerini ortaya koymuştur.
Ahmet Kuddûsî Hazretleri “beş vakit namazı gücünüz yettiğince tadil-i erkân ile kılmakla beraber. Teheccüd, duha ve evvabin namazları kılmaya ve istigfar, salâvat-ı şerife ve kelime-i tevhidi çok okumaya gayret ediniz. Bunlar rızık sebepleri imiş” diye buyururlar.