Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bor şehrinde bir barut fabrikası olduğunu biliyor muydunuz? Osmanlı sultanı 4. Murat’ın sadrazamı Bayram Paşa tarafından Karaman eyaletinin çeşitli şehirlerinden çıkarılan güherçilenin işlenip barut haline getirilmesi için bu baruthane kurulmuştur. Bilmeyenler için güherçileyi nedir burada açıklayalım. “simgesi KNO3 olan, doğada özellikle Hindistan’da ve Mısır’da bulunan, tarımda gübre, hekimlikte ilaç olarak kullanılan, barut gibi patlayıcı maddelerin yapımına yarayan, ak renkte ve billur durumunda bileşik bir maddedir. Bugün ki bilinen adı ise potasyum nitrattır”
 
Kara barut imalatı Bor’un bir karyeden bir kasabaya dönüşmesinde önemli bir paya sahiptir. Sarı Selim lakabı ile bilinen padişah 2. Selim’in taht mücadelesi döneminde ordunun Konya dolaylarında yaptığı savaşta Bor’dan vaktinde yetişen barut savaşın sonucunu tayin etmişti. Bundan dolayı Sokullu Mehmet Paşa Bor ve Niğde'ye Bedesten ve Bor’a cami yapılması talimatını vermiştir. Bugün hala ayakta olan bu eserler şanlı mazimizin bir yansıması olarak şehrimizi süslemektedir.
 
Bor baruthanesinde, Akşehir, Koçhisar, Develi, Kayseri, Şarkışla, Cillavuk ve Kilisehisar’dan getirilen güherçile perdahlı ve perdahsız barut haline getiriliyor ve daha sonra İstanbul'a develerle sevk ediliyordu. Elde edilen barutun derilere sarılarak nakledilmesi aynı zamanda Bor ilçemizde dericiliğin gelişmesini de sağlamıştır. Ayrıca barut yapımı için en uygun kömürün üzüm çubuğundan elde edilmesi Bor ve çevresinde bağcılığın gelişmesine sebep olmuştur.
 
Bor çevresinde en kaliteli güherçile Kemerhisar’dan elde edilmekteydi. Bu çevrede ki nemli alanların yüzeyinde oluşan güherçile toplanıp işlenerek barut imalatında kullanılıyordu. Bundan dolayı buralar devlet için stratejik öneme sahip yerlerdi. Yıllarca buradan toplanan güherçile kervanlarla İstanbul’a sevk edilerek barut imalatında kullanılmıştır.
 
Bor’da kurulan baruthanede ihtiyaç duyulan enerji su gücünden elde edilmekteydi.  Bu su terazi denilen yerde ikiye ayrılıp Dink ve İlaldı arklarına bölünüyordu. Dink dediğimiz mekanizma ise yatay bir değirmen taşı üzerine merkezine saplanan uzun ağaç ekseni bulunan diğer bir değirmen taşı takriben 60 derecede açı teşkil edecek şekilde yerleştirilmiş bir mekanizmaydı. Baruthanede dinklerden başka dibeklerde bulunuyordu. Hammadde olan kükürt, kömür ve güherçile bu dibeklerde ezilerek toz haline getiriliyordu. Burada toprakla karışık güherçile su dolu kaplara konulup karıştırılarak ateş üzerinde ki bakır kaplara süzülürdü. Kıvama gelinceye kadar kaynatılan güherçile tahta sandıklara dökülür bir gün bekletirdi. Suyun üzerinde kalan toza “kal”  denilirdi.
 
Bu fabrika açık kaldığı 44 yıl boyunca Bor şehrine zenginlik ve refah sağlamıştır. Fabrika 1674 yılında çıkan şiddetli bir yangın sonucu tutuşarak yanmıştır. Ayrıca hammadde temininde yaşanan sıkıntılardan ve nakliye güçlüğünden dolayı da baruthanenin ömrü uzun olmamıştır. Bugün Bor’da bulunan Dink Mahallesi ve Dink ırmağı bu baruthaneden kalan bir hatıra olarak anılabilir.