Uzun yollara düşeceksin. Yanında kimsecikler olmayacak. Hava hafif sisli olacak dışarda ince bir ayaz düşeceksin sararmış bozkırların kıvrım kıvrım uzayan yollarına. Ali Ercan'ın söylediği "Kırat gemini almışta yol mu dayanır" türküsü ile açılacak efkar defterin. Ardından Hacı Taşan'dan "allı turnam bizim ele varırsan" türküsü ile içinden yaralı kuşlar havalanacak. Çekiç Ali'nin "sarı yazma yakışmaz mı güzele sarardı gül benzim döndü gazele" türküsü içine bir kurşun gibi işleyecek. Sonra Şekip Şahadoğru'nun "şikayet olmasın bak ne haldeyim" türküsü ile içinden ince sitemler gececek. Zaman bir çölün ortasına bağlanmış at gibi kişneyecek içinde. "Hasandağında uçar şahinler, ciğerimi deldi yağlı kurşunlar" derken "vara vara vardım bir kara taşa yazılanlar gelir sağ olan başa" türküsüyle yüreğin tutuşacak. Gülşen Kutlu'nun sesinden "derdimin ortağı sinem bülbülü andırırsın lale ile sümbülü" türküsü ile hüznünün gemileri bir bir karaya vuracak. Neşet Ertaş'la "gönül dağı yağmur yağmur boran olacak." Zekeriya Bozdağ "küçükten görmedim ana kucağı" ile bozlak sofranı süsleyecek. Ekrem Çelebi'nin sesinden "ah yalan dünyayı" dinlerken Neşet Ertaş'ın "zülüf dökülmüş yüze türküsü" ile yollar bir sel gibi akmaya devam edecek.
"Ankarada yedim taze meyvayı boşa çiğnemişsim yalan dünyayı" derken "kızılırmak can incitme sen bugün" türküsü ile kalbine bağdaş kurup oturacak hüzün.
Pozantılı Cumali'nin toroslardan çınlayan sesi ile "ağ gelin" türküsünü dinleyeceksin. Refik Başaran'ın "dam başında sarı çiçek" türküsü ile Ürgüp yollarına düşeceksin. Mahzuni şerif "ben öldükten sonra şefaat etme" derken Halit Araboğlu "aman geze geze yüreğime dert oldu" diyecek. Aşık İmami'nin sesinden "hata benim günah benim suç benim" türküsü çınlayacak. Gesi bağlarından geçip Ali İzzet'in "mühür gözlüm" türküsüne vasıl olacaksın. Muharrem Ertaş "kalktı göç eyledi avşar elleri " derken Dadaloğlu'na selamlar göndereceksin.
Nazlı Öksüz'ün sesinden "ötmesin bülbüller solmuştur gülüm" türküsünü dinlerken Seyit Çevik'in sesinden "ip attım ucu kaldı" türküsüyle yolculuğunu sürdüreceksin. Neşet Ertaş "açma zülüflerin yellere karşı" derken "ela gözlüm ben bu elden gidersem" türküsüyle bir sel olup çağlayacaksın. "Sabahılan doğar seher yıldızı" türküsünün ardından "karadır kaşların ferman yazdırır" türküsünün siperine geçeceksin. "Yüklendi barhanam gidiyor göçüm" türküsü ile gözyaşların yanaklarına doğru süzülürken "seher vakti çaldım yarin kapısını" diyerek dolaşacaksın alınyazısının coğrafyasında.
Bu bozlak şenliğinde içinde merhamet ırmakları yürüyecek. Kimsesi olmayan ölülere ağlarken kimsesiz yetimlerin saçlarını okşayacaksın. Nerde bir yas tutan varsa beraber yas tutacaksın. Kanadı kırık kuşların derdiyle dertlenecek hep kaybedenlerin yanında olacaksın. Türküler ve yollar seni onaracak ve kalbinin kapalı pencereleri bir bir açılacak. Gönlüne yepyeni murat kapıları açılacak.
Yollar bitecek fakat içindeki türkü hiçbir zaman bitmeyecek. Bir türkü çığırıp gittiğimiz şu dünyada senden geriye güftesiz bir türkü kalacak.