Bize hilal nedir diye sorulursa, gökyüzünün yepyeni ve eskimeyen rahlesinde sonsuzluğun kitabını açıp okuyanların ışığıdır diyebiliriz. O hilal ki bize Resulü Zişan Efendimizi hatırlatır. Onun mübarek cemali gibi parlar.
Tarihin sayfalarını şöyle bir çevirdiğimizde hilalin aşkına cepheden cepheye koşanların destanını okuruz. O hilal kaşlarını çatmasın diye yüzlerce yıl gözünü hiç kırpmadan can verenleri görürüz. Bu aşkı kelimelerle ifade etmek zordur. Şahadete inanmış, Hakk’ın yüceliğine inanmış sinelerin korkusuzca ölüme yürüyüşünü modern dünya insanının anlaması zordur.
Hilalin anlamını anlamak isteyenler için Türk tarihi yüzlerce vesika ile doludur. Bu noktada bizi tanımak isteyenler Malazgirt ovasına bakabilirler. Çanakkale toprağına ebediyet tohumunu eken şehitlerin gül yüzüne bakabilirler. Tarih şahittir ki bizim sesimiz Tanrı dağlarından Pirene dağlarına kadar en gür seda ile çıkmıştır.
Her şeyin hızla buharlaştığı dünyamızda birçok güzel değer kaybolup gitmektedir. Bizi biz yapan değerlerin yerini bugün uluslar arası şirketlerin dayattığı yapay değerler almaktadır. Kendi kendine yabancılaşan nesiller bir çıkmaz sokakta bocalayıp durmaktadırlar.
Şanlı bir maziden köklerini alan millet ağacımızın dalları ne yazık ki bugün taklit meyveleri ile doludur. Kendi değer yargılarını unutan toplumların var olması zordur. Bugün bir futbolcunun ayakkabı numarasını bile ezberleyen gençlerimizin Dede Korkud’u, Yunus Emre’yi, Itri’yi bilmemeleri nasıl bir oyunla karşı karşıya olduğumuzun işaretidir.
Tarihe dönüş kendine dönüştür. Hilali mahzun edip haçı sevindirmek Fatih’lerin Yavuz’ların torunlarına yakışmaz. Bugünün şu sisini dağıtarak kutlu medeniyetimizi yeniden inşa etmeliyiz. Bu görev bize atalarımızın bıraktığı en büyük mirastır.
