Bazı yerleşim yerlerinin bin yıl önceki hali şimdiki halinden bin kat daha güzeldir. Buralarda güzellik eski taşların arasında kendini saklamış eski günlerin özlemiyle yeniden gün yüzüne çıkacağı günleri beklemektedir. Sanki sihirli bir zaman gelecek bu topraklar o mutlu mesut günlerine yeniden kavucaklardır. Fakat o kadar teknolojiye ve modernleşmeye rağmen bu yerleşim merkezleri gün geçtikçe daha kötüye gitmektedir. İşte bu bahsettiğim yerlerden biriside Kemerhisar kasabasıdır.
Bu bölge insanların ilk yerleştikleri üzerinde medeniyetler kurdukları bir yerdir. Kültürün ve sanatın doruğa çıktığı büyük filozofların yetiştiği bu topraklar ne yazık ki şimdi o günlerin çok uzağındadır.
Bir zamanlar kapadokya krallığına başkentlik yapmış bu güzel kasaba günümüzde üzüm bağlarını imara açıp buralara çok katlı bina dikenlerin yaşadığı binlerce yıldır kaynayan içmecelerin kuruduğu bir yer haline gelmiştir. Kemerhisar'ın şimdiki durumu bana geçmişte süper ligde oynayan bir takımın amatör kümeye düşmesini andırmaktadır. Zengin bir tüccarın iflas edip elinde avucunda ne varsa kaybetmesi gibi Kemerhisar'ın da haşmetli zamanlarından üç beş parça su kemerinden başka birşey kalmamıştır.
Küçük kasaba burjuvazisi ve sonradan görme bir köylülük ne yazık ki Anadolunun çoğu yeri gibi burayı da betona gömmeyi marifet zannediyor. Geleneksel olanı korumak yerine yıkmayı, modern olanı ise geleneksel olanın sırtına bindirmeyi ve kendince bir sentez yapmayı marifet zanneden zihniyetler yüzünden şehirlerimiz birbirinin kopyası birer beton adası haline gelmiştir. Gün geçmiyor ki Tyana'da bu sıkıntılı atmosfere sürüklenmekte ve kendini var eden değerlere yabancılaşmaktadır.
Çamardı ve Ulukışla'da olduğu gibi Kemerhisar'da da insanların bir kısmı atadan dededen kalan toprağını Çukurovalılara satma derdine düşmüştür. Üç ay kullanılan ve daha sonra atıl durumda bekleyen yayla kentler önümüzdeki yıllarda buraları birer hayalet şehre çevirecektir. Yazın kalabalıktan geçilmeyen Tekir gibi kışın iyice tenhalaşacakdır.
Dikkat edilmesi gereken başka bir hususta dışarılardan gelen üç beş kişinin kasaba çevresindeki ve civar köylerdeki binlerce dönüm araziyi toplayıp çeviriyor olmasıdır. Bu toprak satışları iyi araştırılmalı köylü bu durumun ileriye dönük sonuçlarını iyi hesaplamalıdır. Ne yazık ki mevcut durumda gençlerimiz kahvehanelerde okeyde dördüncü olmanın derdine düşerken işlenmeyi bekleyen topraklar doğru tarım metodları kullanılmadığından ve tembellikten atıl durumda beklemektedir. Millet bağında bahçesinde çalıştıracak adam bulamamaktadır. İnsanlar bir bencilliğin sarmalında boğulmakta ve kendilerine bakmaktan etraflarına bakmaya fırsat bulamamaktadırlar.
Şu durumda Kemerhisar sanki kendi alınyazısını karalamakta sanki kendi kendini inkar etmektedir.
Halihazırda kasabanın merkezi sit alanıdır ve imar planlarının çoğu tarımsal arazileri yiyip yutmaktadır. Bu güzel beldede yüz yıllık üzüm bağlarını ve elma bahçelerini kurbanlık koyun gibi yere yatırıp kesmenin bir çözüm olmadığını ve olmayacağını düşünüyorum. Kemerhisarın bu içler acısı durumu karşısında üzülmemek elimizde değildir. Bu yerleşim yeri acilen ele alınmalı ve yetkili kurumların destekleriyle Orta Anadolu'nun bir Efes'i olarak ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa dar bakış açılarının içinde bu güzel ve tarihi kasaba yok olup gitmeye mahkumdur.