Kendileri dışında kimseyi insan olarak görmeyen ırkçı siyonizm ideolojisinin temel amacı büyük İsrail devletini yeniden kurmaktır. Tanrıyı kıyamete zorlamak gibi teorilerle kendilerine tanrısal bir güç atfeden bu guruh kurdukları küresel şebekeler aracılığıyla bütün dünyayı parmaklarında oynatmaktalar. Kitle iletişim araçları ile sosyal medya araçlarını ellerinde tutarak her türlü yalanı gerçekmiş gibi göstermeyi başarmaktadırlar.
Yozlaşmış inançlarına göre vadedilmiş topraklar olarak gördükleri yerleri ele geçirmek için her türlü hileyi ve oyunu sergilemekte bir sürü piyonu kendilerine kul köle etmektedirler. Bazı siyonist kadınların sırf bu amaçlarla Urfa ilimizde doğum yaptıkları bilinen bir gerçektir.
Son yıllarda Arap baharı sonrası Suriye'nin kuzeyinin insansızlaştırılması ve bölücü örgütün o bölgede silahlandırılması hep aynı amaç içindir. Bu ideolojinin mensupları islam toplumlarını birbirine düşürüp kırdırarak kendileri emek harcamadan bölgeyi ele geçirmeyi hedeflemektedirler. Yıldan yıla amaçlarına daha çok ulaşmakta maalesef bölgeyi bir ateş çemberi ile kuşatmaktadırlar.
Son yıllarda ülkemizin birçok yerinde toplu arazileri satın alanlar iyi incelenmelidir. Bir yeri işgal etmeden önce oralardan büyük miktarlarda araziler almak siyonistlerin bilinen bir taktiğidir. İlimiz arz-ı mevut sınırlarının kesişim noktasında görülmekte olup siyonistler için önemli bir noktadadır. Esasında Toros savunma hattı tarih boyunca stratejik bir öneme sahip olmuştur. Bundan dolayı Niğde ve çevresi herhangi bir müdafaa durumunda önemli bir hat olacaktır.
Türk çocuğu her daim uyanık olmalıdır. Siyonizm her türlü tarz ve kılıkta içimize sızabilir. Örneğin ülkemizde yıllarca siyonizm karşıtı görünen bazı yapıların örgütsel olarak siyonizmin birer istihbarat ve casusluk şebekesi olduğu ortaya çıkmış görünmektedir. Bu tecrübe etrafında devlet içinde devlet gibi hareket eden ve milleti bölen seküler ve seküler olmayan her türlü hareket iyi takip edilmeli Türk milletinin çocukları bu tür yapıların kölesi olmaktan kurtarılmalıdır. Bilhassa gücünü faizden ve faiz lobilerinden alan siyonistlere karşı ekonomi alanındada mücadele edilmelidir. Bunlar para ile ilgili her türlü sepekülasyonu yapacak bir gücü elde etmiş durumdadırlar. Ekonomik krizler yaratarak devletleri ve insanları bitmeyen bir borç sarmalının içine alarak servetlerine servet katmaktadırlar. Tüketim ekonomisi yerine tasarruf ekonomisine geçmek lüksten vazgeçip kanaat kültürünü yaygınlaştırmak kölelikten kurtulmanın ve bağımsız yaşamanın en önemli çıkış noktasıdır.
Tarih üretmeyen, dedikodu ile vakit geçiren ve durmadan birbirinin kuyusunu kazan toplumların mezarıdır. Bir toplum ayakta kalmak istiyorsa madden ve manen bağımsız olmalı kendi halkı dışında hiçbir güçten emir almamalıdır. Bunu sağlamak içün gelir dağılımı adaletli olması, kamu malının ve her türlü hukukun korunması, liyakatın temel belirleyici unsur olması gerekmektedir.
Kültürel emperyalizm karşısında yerli ve milli değerlerimiz ön plana çıkarılmalı, aile kavramı korunmalıdır. Aile müessesesini muhafaza edemeyen milletler tarih sahnesinden silinip giderler. Siyonizmin başarıya ulaşmak için tahrip etmeyeceği ve dönüştürmeyeği bir değer yoktur. Son yıllarda güçlenen lgbt benzeri bizim inançlarımıza göre cinsi sapıklık olarak görünen hareketlerin meşrulaştırılma çabalarının altında aile olgusunu yıkmak ve insan neslini bozmak gibi hedefler yatmaktadır. Vatan sadece taştan topraktan ibaret bir kavram değildir. Sağlam bir aile yapısı, yabancı tesirler karşısında bozulmamış bir dil ve kanunlara saygılı bir toplumda vatanın bir parçasıdır. Örneğin müşterilerinin hepsi Türklerden oluşan bir memlekette işyerinin adını ingilizce koyanlar vatanlarını farkına varmadan işgal ettirmektedirler. İşgal noktasında ha ingilizin kendisi gelmiş ha kültürü ve dili gelmiş neticede ikiside bir işgal türüdür. Aşağılık kompleksi içinde kendi dilini kendi kültürünü küçük görenler bindikleri dalı kestiklerinin farkında bile değildirler.
Batılar rönesans sonrası dönemle birlikte maddi gücü ele geçirdiğinden bu tarafa bizim hakim olduğumuz toprakların çoğunu ele geçirmiş ve şu anda bile yurdumuzu elinizden almak için her türlü oyunu oynamaya devam etmektedirler. Milli mücadenin nasıl koşullarda kazanıldığı sinema ve diziler aracılığıyla topluma anlatılmalı insanlarımızın zihni amerikan sinemasının sahte kahramanlarından arındırılmalıdır.
Önümüzdeki yıllar bölgemiz açısından çok büyük çatışmalara gebe olarak görünmektedir. Binlerce tırdan oluşan silah ve muhimmatlar bize karşı kullanılmak kastı ile bölücü örgüte teslim edilmektedir. Bugün Amerika tarafından silahlandırılan bölücü örgüt çoğu konuda Irak'ın kuzeyindeki peşmergelerle ortak hareket etmeye çalışmaktadır. Bu yapılardan biri dindar, biri din karşıtı olduğu halde bu iki yapı bölücülük ve ırkçılıkta birleşebilmektedirler. Elbette tarih siyonistlere mayın eşekliği yapanların hazin sonunu yazacaktır.
Bölgede bölücü örgütün silahlandırılmasının arkasında olan güçler hiçbir zaman bize dost olmamışlardır. Bu örgütün varlığı Amerika ve İsrail'in işine gelmektedir. Bu ve benzeri ülkeler kendi getireceği askere en az 3000 dolar harcayacakken 500- 600 dolara bölge insanını size devlet kuracağız diye silahlandırıp bu yolla aramızda kalıcı bir kan davası açmayı hedeflemekte ve bir taşla iki kuş vurmaktadırlar. Amerika'ya uşaklık yapanlar bir piyon olarak kullanıldıklarını anladıklarında gözlerini cehennemde açacaklardır.
Ortadaki en büyük problem; yıllardır ırkçılık ve mezhepçilik gibi sebebler yüzünden islam ülkelerini birbirine düşürüp kırdıranlarda değil aynı oyuna tekrar tekrar düşen müslümanlardadır. Ne yazık ki islam toplumları cahil ve fakir bırakılmış aralarındaki ihtilaflar ise hep kaşınarak bir araya gelmeleri engellenmiştir. İslam toplumlarının içinde müslüman görünen ve çift din taşıyan yapıların olduğu bilinmektedir. Bu şebekelerin düştüğümüz tuzaklarda söz sahibi olduğu unutulmamalıdır. Zahirde manevi değerleri savunuyormuş gibi görünen bazı yapıların perde arkasında siyonistlerle işbirliği halinde oldukları gözlerden kaçmamaktadır. Paradan başka tanrı tanımayan kalbi ve ruhu çölleşmiş olan bu şahısların bu milletin derdiyle dertlenmesini bekleyemeyiz. Bunlar refah zamanı ortada görünüp sıkıntı zamanı kabuk değiştirip ortadan kaybolan tiplerdir.
Tahminimizce Niğde önümüzdeki yıllarda bölgesel olarak büyük hesaplaşmaların yaşanacağı ve Türk milletinin dünyaya gücünü haykıracağı zamanların bir şahidi olacaktır. Çünkü bütün dünyanın gözü Ortadoğuda ve bizim üzerimizdedir ve nihayetinde dananın kuyruğu burda kopacaktır. Dünyayı istilaya hazırlanan Çin ile halihazırda istila etmekte olan batılı güçler arasında tek tampon bölge ülkemizdir. Biz ülkemiz ve milletimiz ile güçlü olursak dünya ve insanlık her türlü yıkımdan kurtulabilir. Biz gidersek batı ve doğu birbirini boğazlayacak ve insanlık tükenme noktasına gelecektir. Türk çocuğu hiçbir zaman kendini basite almamalı ve dünyayı değiştirecek kudretin damarlarında dolaşan asil kanda olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Bu konuda bir örnek arıyorsa tarih kitaplarına müracaat edebilir.
Şu gerçek unutulmamalıdır ki; Dün nasıl haçlılar geldi ve bu topraklar onlara mezar olduysa yarın aynı şekilde bu hain bölücülere ve siyonistlere de mezar olacaktır. Çünkü bu topraklar vatanın bölünmez bütünlüğü için kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde canını toprağa bir tohum gibi eken asil ruhlarındır. Bu toprakların gerçek sahipleri kara toprağın altında kefensiz yatan aziz şehitlerimizdir. Ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı her yerde onların kutlu izi bizlere yol göstermektedir.
Hakiki bir müslüman vatanını milletini sevmeyi onurunun şerefinin bir parçası olarak görür. Örneğin; Irak'ta "kesnizaniler" ülkelerini Amerikan işgaline açarken bir müslümanda olması gereken izzet ve namus kavramlarını ayaklar altına almışlardır. Bu yapının Türkiye uzantılarıda bizim başımıza bir iş gelse aynı ihaneti yapacaklardır. Bir insanın zahirde dindar görünmesi bizi aldatmamalıdır. Neticede vatanı olmayanın dinide olmaz. Gavurun eline düşenin ne dini ne imanı kalır.
Ne yazık ki ülkemiz kuzeyden Rus, doğudan Çin ve İran batıdan Avrupa ve Amerika ve güneyden Arap ve Yahudi tehdidi ile karşı karşıyadır.
Türk çocuğu gençliğe hitabede bulunan dahili ve harici düşmanlarını hiçbir zaman unutmamalıdır.