Hızla değişen ve dönüşen bir dünyanın vitrinine durmuş kendi kendimi seyrederken içimdeki yaralı duygu ve düşünceleri sonbaharda kurumuş bir yaprak gibi süpürmek istiyordum. İçimin kırılgan ve asi ülkesinde fırtınalar kopuyordu. Tüm bu duygu ve düşünceler içindeyken kendi kendimle tartışmaya başladım. İçimden bir ses şöyle diyordu;
 
Hafızasını dilini ve tarihini yitirmiş bir topluma dönüştük. En çok değer verdiğimiz insanlar popçular topçular mankenler olmuş durumda. Televizyon ve bilgisayar başında pinekleyip duran birer seyirciler ırkına döndük. Sosyal medya tuzağıyla hepimizi fişleyip köleleştiriyorlar.
Bilim insanları gereken değeri görmüyorlar. Boyalı basının dalkavukları ise başköşede tutuluyorlar. Nerde bir şarlatan varsa gündemden hiç düşmüyor. Yanlış insanlar rol model olarak sunuluyor. Bazı şer odakları tarafından fahişelik ve ahlaksızlık kutsanıyor. Pornografi ve reklam çift başlı koşan bir at gibi durmadan toplumu zehirliyor. Madde ve alkol bağımlılığı gizli ve açık bir şekilde teşvik ediliyor. Sadakatsizliğin ve namussuzluğun adı kaçamak ve çapkınlık olmuş.
Süslü kavramlar yaptığımız pisliklerin üstünü örtmek için bir kamufle aracı haline gelmiş. Dindar olmak yerine dindar görünmek moda olmuş. Bir sürü münafık kutlu değerleri kullanarak alın teri dökmeden bedava geçiniyor. Şekilcilik gösteriş ve riyakârlık dört yanımızı sarmış.
Kaostan ve terörden beslenen hain ve yılansı tipler çeşitli ve hassas mevzileri ele geçirmişler.
Kardeşlik hukukumuz trafikte hiç tanımadığımız insanlara sopalarla saldıracak hatta kurşunlayacak kadar ileri durumda. Birbirini sevmeyen ve saymayan bir toplum olduk.
Bedavacı tembel ve sadece laf üreten bir topluma dönüştük. Haram helal ayırt etmeden ne bulursak mideye indiriyoruz.
Söz verip sözünde durmamak yaşam felsefemiz haline gelmiş. Dürüstlük saflık olarak görülüyor.
Kadirbilirlik ve vefa unutuldu. Bencilliğin tavan yaptığı bir çağda yaşıyoruz. Kendinden başka kimseyi düşünmeyen insanlarda acıma hissi sıfırlanmış. Merhamet çoktan göçüp gitmiş.  Şehvet şiddet ve şöhret eksenli hayatlar etrafımızı sarmış durumda.
Zalimlere gösterilen saygı sevgi mazlumlara gösterilmiyor.
Parası ve makamı olmayanlar adam hesabına alınmıyor.
Futbol sahalarında modern çağın ayinleri yapılıyor. Hakikatin yerini kendi elimizle yaptığımız modern putlar almış durumda. Hak suretinde görünen niceleri durmadan hakikati sırtından hançerliyor. At izi it izine karışmış durumda. Hak aramak isteyenler haksız duruma düşürülüyor. Kurallar güçlüden cezalar ise zayıftan yana. Nice tabip hastalık üretip güya şifa satıyor. Üretmeden alın teri dökmeden paradan para kazanmak en büyük geçim kapısı olmuş. Körler çarşısında ayna satmanın bir anlamı yok. Boş yere sağırlar çarşısında gazel atıp durma.
 
İçimde ki diğer ses ise bu iddialara şöyle cevap veriyordu.
 
Hayır, biz dünyanın en medeni insanlarıyız. Bizimle ilgili hüküm verirken mevcut basın ve televizyonlara bakarak karar vermek insafsızlıktır. Bizim insanımız yüzlerce yıllık bir irfani geleneğin sofrasından beslenmiştir. Hoşgörünün ve sevginin ana vatanı bu topraklardır. Yaratılanı yaratandan dolayı hoş görmek burada temel felsefedir.
Anadolu’nun neresine gidersek gidelim halkımız misafirperverdir. Bizim insanımız söz verdiği zaman sözünde durur.  Namusu için yaşayan insanların sayısı haddinden fazladır. Kessen bile harama el uzatmayacak insanlar bu topraklarda yaşamaktadır. Vefa ve merhamet bu toprakların temel harcıdır. Asıl olan sevgi ve saygıdır. Dünya üzerinde bu toprakların insanları kadar birbirine değer veren başka bir toplum yoktur. Geçmişini unutmadan geleceğe doğru güvenle yürüyen bir toplumumuz vardır. Tüm kötü senaryolar insanımızın kendine olan inancını sarsmak için birer tuzaktır. Adalet ve dürüstlük tüm şubeleri ile görev başındadır. Kimse hak etmediği alın teri dökmediği şeylerin peşinde koşmaz. İnançlı insanlar gösteriş için değil sırf rıza-i ilahi için ibadet ederler. Herkes birbirinin hakkına saygı duyar. Kimse kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına yapmaz. Kimse kendilerine dayatılan sahte hayatların cazibesine kapılıp kültüründen ve benliğinden taviz vermez.
Kötü örnekleri çoğaltarak genelleştirmek iyi niyetli bir tutum değildir. İyi olan sessiz olduğu için görülmez.
İyilik ve kötülük dünyanın her döneminde kavga halinde olmuştur. Sırf kötülüğe bakarak iyiliği karalamak akıl karı değildir. Bizim için önemli olan her durumda güzel olanı iyi olanı ahlaklı olanı savunmaktır. Sessizlik erdemdir ve erdemli insanlar fazla ortada görünmezler. Kötülüğün çığırtkanlığı iyilikte yoktur. O sessiz ve derinden akan bir ırmak gibidir. Bunun için ümit kuşunu yaralamak iyi sonuçlar doğurmaz. Kötü örneklerden daha ziyade güzel olan örneklere bakmak lazımdır. Bunun için kederi bırakıp sevinci al gerisini boşver.
 
İçimde tüm tartışmalar olup biterken bu iki ses arasından bir türlü çıkamadım. Galiba gece ve gündüz gibi dünyada zıtlıklar üzerine kurulmuştu. Nihayetinde hayatı bir bütün olarak görmek ve zıtlıkların birliğini unutmamak gerektiği kanısına vardım.