"Seneler eskirde aylar eskirde bir sen eskimezsin bir sen Keriman" Oğuz Yılmaz denince ilk aklıma gelen şarkı buydu. Ankara havalarının ilk temsilcilerinden biriydi ve çocukluk dönemimizde en çok dinlenen isimlerdendi.
Ankaralı Namık ve Taner Olgun'dan sonra Oğuz Yılmaz'da genç yaşta aramızdan ayrılıp gitti. Orta Anadolunun bağrından,Bozkır'ın ortasından yükselen birer ses olarak artık suskunlar arasına karıştılar.
Bu müzik tarzında Oğuz Yılmaz şöhret basamağına ilk tırmananlardan birisiydi. Pavyon havaları dışında ağır damar parçalarda daha başarılıydı fakat daha çok oyun havalarıyla meşhur oldu ve tanındı.
Bence, Oğuz Yılmaz'ın ilk dönemlerindeki kasetleri daha gerçekçi ve daha sıcak idi. Meşhur olduktan sonraki kasetlerinde bu sıcaklık biraz azaldı. Aynı durum farklı bir kulvarda olan Uğur Işılak için'de söylenebilir. O da meşhur olduktan sonra o eski sıcaklığını yitirdi.
Fakat bu isimler günahlarıyla sevaplarıyla bizden isimlerdi. Oğuz Yılmaz'ın Sivas ellerinden Ankara'ya uzanan yolculuğu artık son buldu. Fakat sesi ile hatıraları ile yaşamaya devam edecek.
Bir fotoğraf karesinin içine düşen bir hüzünden söz ederek yazımı tamamlıyorum.
Hakan Taşıyan Mehmet Demirtaş ve Ankaralı Turgut'un, Ankaralı Namık'ın cenazesinde çekilmiş bir fotoğrafı var. Halsiz bitkin ve üzüntüden kahrolmuş bir haldeler. Teşvikiye'den kalkan ünlü cenazelerinin siyah gözlüklü resmi yok bu fotoğrafta. Anadolu çocuklarının yanan yüreği var. Bu resme ne zaman baksam kendimi bu resmin bir köşesine koyuyorum.
Oğuz Yılmaz'a Allah'tan rahmet diliyorum. Nihayetinde Hepimiz faniyiz baki olan ise Allah'tır.