Yakınlıklar arttıkça uzaklıkların arttığı günlerden geçiyoruz. Sevdiğimiz insanlar ekmeğimize kan doğruyor iyi dediklerimiz kırk gün yaşamıyor. Ortada birşey yokken ve de kimseye iğne ucu kadar zararımız dokunmamışken insanların düşmanlığını kazanıyoruz. Sebebsiz yere kırılıyor kalplerimiz sebebsiz yere kırılıyor umutlarımız.
İzahı güç duygular anlamsız sızılar sol göğsümüzün içinde bir kuş misali çırpınıp duruyor. Güvendiğimiz dağlara yağan karları seyrediyoruz. El attığımız dallar bir bir kuruyor. İyilik yaptıklarımızdan gördüğümüz kötülüklerin haddi hesabı yok. Elinden tuttuklarımızın kazdığı kuyulardan çıkmaya çalışıyoruz. Gereğinden fazla değer verip önemsediğimiz insanların şişirdiğimiz egolarının enkazı altında kalıyoruz. İyiliğe karşı kötülük kötülüğe karşı ise iyilik yapanların bozulmuş terazileriyle tartılıp durmaktan bıktık. Kötülerin ve kötülüğün alkışlandığı ahlaksızlığın baştacı yapıldığı bu çağ kalbimize bir hançer gibi saplanıyor.
Bu anlamsız bu berbat bu kirli çağın içine nasıl düştük bilmiyorum. İnsanlar madden zenginleştikçe ruhen fakirleşiyorlar. İletişim imkanları arttıkça dört tarafımızı gurbetler sarıyor.
Herkes kendini bir dağın zirvesine yerleştirmiş bencilliğin şahikalarından bir karıncaya bakar gibi bakıyor birbirine.
Bizi en çok sevdiklerimiz yaralıyor. Bizi en çok sevdiklerimiz vuruyor. Sırtımız hançer yaralarıyla dolu. İyi niyetin ahmaklık karşılıksız iyiliğin saflık olarak görüldüğü bu bakış açısı bize nerden geldi. Biz ne zaman bu kadar bencil ve acımasız olduk. Kardeşlerimizi Yusuf gibi kuyulara atıp durmaktan bıkmadık mı? Hangimizin Kabil hangimizin Habil olduğu belli değil artık. Durmadan birliğimizin dirliğimizin ortasına fitne fesat bombaları atılıyor. Gözümüz sadece çirkinlikleri görmeye alışmış. Güzellikler bizi kıskançlıklara boğuyor. Kendimizden başka kimsenin mutlu olmaya hakkı yokmuş gibi davranıyoruz. Herkes birbirinin eksiğini arayıp duruyor. Kimse kimseyi olduğu gibi görmek istemiyor. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve hepimizin bir kusuru var. Buna rağmen herkes mükemmellik maskeleri takıyor. Kimse sokağa kendi yüzüyle çıkmıyor. Nice suratlarda yalanın ve kibrin makyajı duruyor.
Kimse kendisiyle hesaplaşmak istemiyor. Kimse kusuru kendisinde aramıyor. Durmadan suçlayacak birilerini arıyorlar. Kuvvetli zayıfı eziyor zayıfsa gidip kendisinden daha zayıf olanı eziyor.
İnsanlar şükretmek yerine şikayet etmeyi tercih ediyorlar. Çokları kendi elindeki nimetlerin kıymetini bilmiyor. İnsanlar gözünü birbirinin elindekilere dikmiş.
Tüm bu olup bitenler arasında insanlar doğuyor büyüyor ve ölüyorlar. Tüm bu olup bitenler arasında mevsimler gelip geçmeye dünya dönmeye devam ediyor. Bizimse kalbimiz yaşarken ölenleri gömüp durmaktan çoktan bir mezarlığa dönmüş durumda. Sırtımız ise dost görünümlü sırtlanların ve akraba görünümlü akreplerin hançeriyle dopdolu.